Birinci Meclis hariç, Türkiye Cumhuriyeti daima ihtilal anayasaları ile yöneltildi. Askeri Darbeler sonrası cunta yönetimleri tarafında hazırlanan anayasalarla bu güne dek idare edildik. Sivil irade palyatif değişiklikler dışında sivil Anayasa oluşturma teşebbüsüne hiçbir zaman rağbet etmedi. Ya da edilmesine vesayet kurumları tarafından müsaade edilmedi.

21. Asırda ideolojik ve vesayetçi bir Anayasa ile ülkemizin yönetilmesi Türkiye açısından büyük bir handikap olur. Şayet iktisadi, siyasi ve sosyal açıdan olmamız gereken yerde olmak istiyorsak, askeri darbeler sonrası oluşturulan bu anayasanın değiştirilmesi gerekir.

Askerlerin yaptığı Anayasalar devleti bireyden koruyan bir ruha sahiptir. İdeolojiktir. Kafalarındaki Rejimi koruma kollama gibi misyona haizdir. Onlar için asl olan oluşturdukları anayasalar halkın yararını değil vesayetçi kurumların korunması dönüktür.

Turgut Özal döneminde başlatılan sivilleşme, Özal’ın ölmesiyle/öldürülmesiyle akamete uğratıldı. Askeri vesayet sivilleşmenin önünde mütemadiyen direnç noktası olarak durdu. Gerektiğinde sivil iradeyi itibarsızlaştırmak için her türlü yolu denendi. Ancak Ak Parti hükümetleri döneminde sivilleşmenin önünde duran vesayet kurumlarının neredeyse tamamı bertaraf edildi. En önemlisi,  Askeri Vesayet, olması gereken mecraya çekildi. Sivil iradenin emrine kerhen de olsa rıza gösterdi. İşte bu aşamada Sivil bir Anayasanın oluşturulması elzemdir. Aksi halde Ak Parti hükümetinin miadını tamamlamasıyla bugüne dek elde edilen tüm kazanımlar berhava olacaktır.

Allah geçinden versin, Erdoğanın başına bir hal gelirse, eski düzen çok daha ceberut bir revişle geri gelir. Daha da önemlisi, pusuda bekleyen eski vesayet sevdalıları, intikamcı mantıkla hızla eski statülerine geri dönerler. Yıllarca iktidardan uzaklaştırılmanın hıncını milletin burnundan fitil fitil getirirler. Şunu da unutmamak gerekir. Vesayetçi kurumların gelmesini bekleyen dış mihraklarda, içerdeki yandaşlarına her türlü desteyi vermekten kusur etmeyecektir. Çünkü Erdoğan sadece iç nizamı bozmadı, global nizama da çomak soktu. Erdoğan’ın sözleri bölge ve küresel odakları rahatsız ettiği biliniyor.

Bu bağlamda Yeni Anayasanın ivedilikle değiştirilmesi gerekir, ancak Ak Parti hükümetinin bunu başaracak sayısal çoğunluk yok. Daha önemlisi bu meclis Aritmetiği ile yeni bir Anayasanın bu koşularda geçmesi pek mümkün gözükmüyor. Dolaysıyla Ak Partinin Anayasa değişikliğinde bir partnere ihtiyacı var. Meclis aritmetiğine bakıldığından üç partiden biri ile uzlaşması gerekir. CHP anayasanın kurucu iradesine atfen cunta anayasasının belli maddelerini kırmızıçizgi ilan etti.

Fil hakikat, CHP ile sivil bir anayasanın yapılması mümkün gözükmüyor. HDP ta başından beri Ak Parti ile birlikte hareket etmeyeceklerin beyan etti. En önemlisi bu işi kişileştirip “seni başkan yaptırmayacağız”polemiği ile bu işin önü set çekti Ak Parti’nin elinde MHP den başka seçenek kalmamış gözüküyor. Her ne kadar MHP de anayasanın başlangıç maddelerinin değiştirmesine rezerv koyuyor olsa bile, muhtemel bir Ak Parti HDP, ya da Ak Parti CHP ittifakından çekindiği için AK Parti ile kerhen bir ittifak içerisine girmesi muhtemel dâhilinde gözüküyor. Mamafih bunu da belirtmek gerekiyor.

MHP, sadece AK Parti CHP/HDP ittifakında çekinmesinin ötesine, kendi tabanının Tayyip Bey’in karizmasından etkilendiğinin de farkında. Dahada önemlisi Tayyip bey’in milliyetçi beyanatları MHP tabanını cezp ettiğini müşahede edebiliyoruz. Tayyip Bey’deki son bir yıl içersinde Kürd Sorununa dair paradigma değişikliğini bu bağlamda okumak gerekir. Erdoğan bir yıla yakındır milliyetçi demeçlerle MHP tabanına göz kırpması Anayasa süreciyle ilintili olduğunu varsayıyorum. Ak Parti’nin Anayasayı değiştirmeden icraatlarını taçlandırması mümkün gözükmüyor. Tayyip Bey, Anayasanın mecliste geçmemesi ihtimaline karşı paketin referanduma götürülmesi hesabı içerisinde olduğunu biliyoruz.

Ak Parti’nin Bu ihtimal karşısında, yüzde ellinin üzerinde halkoyuna ihtiyacı var. Kendi tabanı ile bu süreci riske etmek istemez. Bu saikla diğer partilerin tabanına mesaj göndermesi oyunun kuralı icabıdır. Mesaj göndermesi gereken taban olarak Milliyetçi cenahın düşünüldüğünün görüyoruz. Ancak şunu unutmamak gerekir. Şayet HDP dışında daha doğrusu muhafazakâr bir Kürd partisi olmuş olsaydı kuvvetle muhtemel ki Ak Parti bunlarla Anayasa değişikliğine giderdi. Ancak Tayyip Bey kantarın topuzunu kaçırmaması gerekir. Hala yüzde ellinin üzerinde Kürd Oyuna sahip. Siyasi dengeleri koruyamazsa, tıpkı 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi bu oyların kaçması kaçınılmaz olur.

Hasan Şerefoğlu