Vahdettin İnce'nin ''Yeni Anayasa Bağlamında Siyaset ve Sirk'' başlıklı yazısı...
Siyaset kelimesi Arapça “sase” (sase/yesusu/siyase) kökünden gelir. Hayvanları, özellikle de atları terbiye etmek demektir. Nitekim atların bakımını, terbiyesini üstlenen kişiye aynı kökten türetilmiş “seyis” ismi verilir.
Bundan hareketle insanları idare etme sanatına da siyaset denilmiştir. Seyis, atın potansiyel olarak sahip olduğu özelliklerini geliştirmek, hareketlerini kontrol etmesini öğretmek işini yapar. Mesela Ata koşmayı öğretmez, o zaten koşmayı bilir; daha verimli, daha kontrollü koşmasını öğretir. Koşu esnasında nefesini kontrollü kullanmasını, durması gereken yerde durmasını, duruma ve zemine göre yavaş veya hızlı, rahvan ya da tırıs yahut dörtnala koşmasını öğretir.
Hayvan terbiyeciliğinin belirginleştiği bir diğer alan da sirktir. Orada ise hayvanlara potansiyel olarak sahip olmadıkları özellikler öğretilir, daha doğrusu dayatılır. Akıl almaz işkencelerle tabi. Koskoca bir aslanın maymunluk yapması sağlanır mesela. O yüzden seyislerin terbiyesinden geçmiş soy bir atı izlerken büyük bir heyecana katıldığımız, hayranlıkla izlediğimiz halde sirkte maymunluk yapan bir aslana ya da insanı taklit eden bir maymuna sadece güleriz.
Seyislik, yani hayvanların potansiyel olarak sahip oldukları özellikleri geliştirme sanatı son derece verimli ve yararlı iken sirk merkezli eğitim alabildiğine verimsizdir, sonuçsuzdur. İnsan hayatına bir katkısı yoktur.
Batı medeniyetinin temel özelliği, seyislikten çok sirki andıran bir yönetim tarzını esas alıyor olmasıdır. Daha doğrusu batının kültürü ve coğrafyası açısından terbiye ile izah edilebilecek süreç, başka topluluklar açısından sirk olarak belirginleşmesidir çağdaşlık. O yüzden Batı medeniyetinin elinde insanlık potansiyel olarak sahip olmadığı özellikleri kazanmak üzere eğitilir, eğilip bükülür.
Batı sistemine dahil olmuş diğer toplumlarda terbiye değil eğitim (eğmek) esastır. Çünkü terbiye Arapça bir kelime olarak “rebewe” kökünden gelir ve büyütmek, geliştirmek, beslemek anlamındadır. Burada da canlının potansiyel olarak sahip olduğu özelliklerinin geliştirilmesi, büyütülmesi, beslenmesi esas alınmıştır. Eğitim (ki Türkiye’nin batılılaşmasından sonra terbiye kelimesinin yerine kullanılmak üzere Türkçeye girmiştir ve bu bağlamda son derece isabetli bir tercihtir) ise eğmek kökünden gelir ve canlıyı, bitkiyi potansiyel olarak sahip olduğu kendi doğrultusunda büyüme istikametinden eğip bükerek uzaklaştırmak demektir.
Türkiye’nin batılılaşma rayına girdiği günden beri siyaset yerine sirk, terbiye yerine eğitim eksenli bir idare tarzının kıskacında bütün potansiyeli heba etmek üzereydi ki son on yılda eşyanın yeniden tabiatına dönüşünü müjdeleyen gelişmelere tanık olduk.
Bu bağlamda bugünlerde ülkemizde siyaseti ve tabi ki eğitimi ilgilendiren radikal düzenlemelerin yapılması gündemdedir. Başkanlık sistemi ve yeni anayasa gibi. Bu, ülkemizin seksen doksan yıllık batılılaşma sürecinin egemen olduğu sirk karakterli siyaset ve eğitimden kurtulmak için paha biçilmez bir fırsattır. Türk’ün gerçekten Türk olarak, Kürt’ün gerçekten Kürt olarak, Alevi’nin Alevi olarak ve başka unsurların kendileri olarak büyüyüp gelişmesine uygun bir vasatın oluşacağı demektir bu. Çünkü Alevi’nin çağdaşlaşma sirkinin işkenceleri sonucu Sünni gibi, Kürt’ün Türk gibi davranmak zorunda kalması bizi bütün dünyaya gülünç hale getirmekten başka bir netice vermemiştir. Bütün toplumsal kesimlerin bu sirkin kıskacında kan revan içinde kalması da cabası. Sirk, eğitime tabi tutulan canlının kendinden başkası olmaya zorlanması gibi verimsiz bir sürecin adıdır çünkü.
Dolayısıyla önümüzde bu fırsat belirmişken seksen senelik sirkten arta kalan reflekslerle ülkemizi yeni bir verimsizliğe mahkum etmeyelim.
Geçenlerde sayın Başbakan’ın, Devlet Bahçeli’yle başkanlık sistemi ve yeni anayasa ile ilgili olarak gerçekleştirdiği görüşmede konuşulanları okuyunca "eyvah" dedim; umarız eski sistemin bir başka versiyonu ile karşı karşıya kalmayız.
Çünkü anlaşılıyordu ki başkanlık sistemi dedikleri şey, anayasada geçen Cumhurbaşkanı şeklindeki ifadelerin başkan olarak değiştirilmesinden ve anayasa değişikliği de çağdaşlık sirkinin çerçevesini çizen maddelere dokunmadan bazı düzenlemeler yapılmasından ibarettir.
Bir anayasa milleti oluşturan bütün unsurları oldukları gibi kabul edip kökleri üzere büyütülüp geliştirilmesini öngörmüyorsa eşyayı tabiatından uzaklaştırma amaçlı, eğip bükerek kargacık burgacık nesiller yetiştirmenin adı olan eğitimin devam edeceği anlamına gelir.
Sirk ve eğitim değil siyaset ve terbiye kurtaracak bizi. Bu fırsatı da heba etmeyelim.