“Selam” Rabbimizin 99 esmasından birisi.
Arapça bilenlerin tanımına göre “selam” : “emniyet, huzur, selâmet, esenlik, sağlık, sağlamlık ve barış” demektir.
Allah’ın “selam” esması ise kullarını; “Her türlü tehlikeden kullarını selamette kılan” anlamındadır.
Sosyolojik bağlamında selamın çok derin bir anlamı vardır;
“Esselamunu aleykum” diyen selam verdiklerine demek istemektedir; “Ey Allah’ın kulları, sizi gördüm, varlığınızı kabul ettim. Bulunduğunuz yerin hakkını teslim ettim. Benden yana, “emniyet, huzur, selâmet, esenlik, sağlık, sağlamlık ve barış” içindesiniz, size hiçbir zararım dokunmayacaktır.
İslam geleneğinde, hareket halinde olan durana, binek olan yaya olana, erkek kadına selam verir.
Bu bir yönüyle avantajlı olanın dezavantajlı olana selam vermesi demektir.
Bu aynı zamanda şu demektir İslam geleneğinde; kuvvetli olan barışı temin etmeye daha yakındır; barış, huzur ve esenlik mesajı öncelikli avantajlı olanların uhdesindedir.
“Aleykum selam ve rahmetullahi berekatuhu, daimen ebeden” şeklinde selam vermek ise farzdır selam verene.
Denmek istenmektedir; ey yolcu, ey mihvan, ey misafir, ey gelen Allah’ın kulu barış, huzur ve esenlik, güvenlik mesajın kabulümüzdür. Sen de bizden emin olabilirsin. Bizden yana sana bir zarar gelmeyecektir.
Bu bir sözleşmedir.
Selam bir sözleşmedir. Emin olma belgesidir. Toplumun inşasının anahtarlarındadır.
Öyle ki Cennet’e kuluna selam vermek “Selam” esması olan Yüce zatı Zülcelal’n şanından ve ikramındandır.
Selam vermek bir ikram, bir görevdir.
Topluma girmenin beratı, toplum tarafından kabul edilmenin belgesidir.
Bunun için “aranızda selamı yayınız” diyen bir ümmi peygamberin ümmetindeniz.
Selam olsun O Ümmi Peygambere!
Selam olsun O’nun ümmetine...
Selam olsun bütün “Abdulselam’lara!”