Önümüze çıkan sosyal, kültürel ve siyasal olayları değerlendirirken izlediğimiz yöntem, olayı doğru değerlendirmek açısından son derece belirleyicidir. Bundan dolayı “Usul esasa tabidir” derler. Hiç kuşkusuz yanlış bir yöntemle doğru bir sonuca ulaşmak, sağlıklı bir değerlendirme yapmak mümkün değildir.
Seçmeci yaklaşım insanı hataya götüren etkenlerin başında gelir. Seçmeci zihin hakikati değil, kendi fikirleri doğrultusunda yapılan, kendi düşüncelerini onaylayan görüşleri arar. İktidara karşıt ise iktidarı, cemaate karşı ise cemaati, bir örgüte veya ideolojiye karşıt ise kendi bakış açısına uyuşan haberleri öne çıkarır, bağlı bulunduğu grubu eleştiren ve karşı çıkan haber ve yorumları görmezden gelir. Bu durum onun olayları sağlıklı analiz etmesini engeller.
Seçmeci zihin tek yönlüdür. Bu yüzden olayları etkileyen tüm faktörleri görme şansına sahip değildir. Seçmeci zihnin tek yönlülüğü bir taraftan içinde bulunduğu yapıyı savunma gayretinden, diğer yandan sahip olduğu ideolojik düşünceye bağlılığından kaynaklanır.
Seçmeci zihin ideolojiktir; bu yüzden sağlıklı ve analitik analiz yapması mümkün değildir. Sizinle konuşurken tarafsız davrandığı konusunda sizi ikna etmeye çalışır. Ama olayları değerlendirirken kullandığı dil kendini açıkça ele verir. Şimdiye kadar cemaati ve temsil ettiği zihniyeti yerden yere vuran bazı kişiler, sırf iktidar cemaat gerginliğinden cemaatin yanında durur. Aslında yapmak istediği gerçeği aramak değil, kendi ideolojik tutumuna uygun değerlendirmeleri gerçek gibi sunmaktır.
Seçmeci yaklaşım, bir taraftan da ideolojik körlük yaratır. İdeolojik körlük, olguları ve realiteyi değil, ütopyayı temel alır. Ütopik düşünceler, mantık bakımından tutarlıdır, ancak gerçeklikle uyum bakımından köklü sorunları vardır. Realiteyi düşünce ile uyuşturamadıklarından içine düştükleri açmazdan realiteyi dışlayarak kurtulmak isterler. İslamcılık, Kemalizm, Türk ve Kürt milliyetçiliği… kendilerine özgü kusursuz toplum tasarımları yapmak isterler. Kusursuz ideolojiler, çoğunlukla hayatın gerçeklerini ıskalamak gibi bir zaafa sahiptirler.
Seçmeci yaklaşım sürekli eleştirel davranır. Ancak buradaki eleştirellik sağlıklı bir eleştirellik değildir. Olayları değerlendirirken sürekli karşıtlarını eleştirir; kendine dönük iç eleştiriden ise sürekli kaçınırlar. Bu tür eleştiri, sorunların sebeplerini sürekli kendi dışındaki faktörlere yönlendirerek kendini eleştiri dışında tutar. Çünkü kendisinin hatasız bir bilgi sistemine sahip olduğuna inanır. Kendini hakikatin merkezine koyduğundan, kendi dışındaki ideolojik yaklaşımlara ve farklı yorumlara karşı son derece hoşgörüsüzdür.
Hakikatin temsilcisi olarak sadece kendini gören, sahip olduğu bilgi sisteminin tek geçerli bilgi sistemi olduğuna inanan örgütler ve örgütlere bağlı militanlar için kendi düşüncelerinin paylaşmayan herkes potansiyel düşmandır. Bu yüzden bir örgüte sarsılmaz bir bağla bağlanan kişi için kendi düşüncelerini baylaşmayan ve karşı çıkanları öldürmek meşru bir yoldur. Çünkü kendi yorumu dışındaki her yorum yanlıştır ve epistemolojik bir meşruiyeti yoktur. FETÖ, PKK, El- Kaide, Bako Haram, İŞİD ve DHKP-C örgütlerinin karşıtlarına yaklaşımı böyledir. Her radikal örgüt için hakikat kendi düşüncelerinde içkin olduğu için, bu epistemolojiyi kabul etmeyen herkes düşmandır.
Seçmeci yaklaşım Türk siyasal tarihine de damga vuran bir geçmişe sahiptir. Bu yüzden “Türkiye nedir?” sorusuna verdiğimiz cevaplar farklılaşmaktadır. İdeolojik olarak farklı tasarımlara sahip insanlar karşılarındakileri diyalog kurulacak bir aktör olarak değil, yok edilecek bir düşman olarak görür. Bu yüzden tarikatlarda, cemaatlerde, partilerde, ideolojik yapılarda diğerlerini düşman gören yaklaşım egemendir.
Seçmeci yaklaşımı tetikleyen nedenlerden biri de, menfaatçi zihin yapısına sahip insanların varlığıdır. Seçmeci insan daima kendi menfaatini önceleyen bir pragmatist ahlak anlayışına sahiptir. Kuşkusuz bu insan ontolojisine ait bir özelliktir. Bu yüzden erdem temelinde yeni bir ahlak anlayışına ihtiyaç vardır.
Seçmeci insanın paradigma içi eleştiri yapması mümkün değildir. İster ideolojik, ister dini olsun seçmeci insanlar birbirine benzer. Menfaatçi, çıkarcı, ben merkezci, sadece karşıtlarını suçlayan, başkalarının suçlarının kendini haklı kılacağına inanan bir zihin yapısına sahiptir.
Seçmeci yaklaşımın zaaflarından bizi kurtaracak olan, bilgi bakımından derinleşmek ve farklı okumalar yapmaktır. Farklı okumalar, dünyada sadece bizim yaşamadığımızı; farklı etnik, kültür ve dinlere sahip kişilerle yerküreyi paylaşmak zorunda olduğumuzu bize hatırlatır. Kendimizi hapsettiğimiz ideolojik körlükten bizi kurtararak özgürleştirir. Çatışmacı bir zihin yapısından, vicdan sahibi insanlarla adalet ve ahlak temelinde ortak projeler yapmaya bizi yönlendirir.