erotik shop
Bugun...
Hendek Siyaseti ve Açmazlar


Yusuf Yavuzyılmaz Fikir Zemini
 
 
facebook-paylas
Tarih: 20-12-2015 23:25

Özellikle Diyarbakır’ın Sur ilçesinden başlayıp birkaç ilçeye daha sıçrayan olaylarda, PKK’nın bir strateji olarak uyguladığı ‘Öz yönetim’ ve ‘Hendek’ metaforları gündeme geldi.

Hendek İslam tarihinde iyilik ve kötülüğü, hak ve batılı birbirinden ayıran bir metafordur. Hendek Savaşının Peygamber dönemindeki tarafları böyleydi. Ama şimdi böyle olmadığını görüyorsun. Hendek iyi ile kötüyü ayırmanın metaforu olmaktan çıkıp bölmenin, ayırmanın, kendi halkının gündelik hayatını cehenneme çeviren bir metaforuna dönüştü.

Son çatışmalar ve bölgede neredeyse her gün değişen dinamikler bir kez daha gösterdi ki, Türkler ve Kürtler birbirleriyle işbirliğine mahkumlar. Umarın bu durumun alt yapısı iki halkı da memnun edecek bir düzlemde ilerler. PKK çevrelerince Barzani’nin Türkiye ziyareti ardından yürütülen kara propaganda ve  Barzani hakkında küçültücü ifadeler kullanmak hiç ahlaki değildir. Barzani kabul etmek gerekir ki, Kürdistan'ın meşru lideridir.

Kürt sorunu üzerine konuşup analiz yaparken zorluklarla karşılaşmak artık olağan hale geldi. Bunlardan belki de en önemlisi farklı görüş sahiplerinin birbirlerine karşı olan tahammülsüzlüğüdür. Ait olduğu grubun yanlışını görüp eleştirmek en erdemli davranışlardandır. Ancak çoğunlukla bunu yapmak yerine olumsuzlukları görmeme dahası onu savunma eğilimine girer insanlar. Ait olunan grup ne kadar totaliterse bu davranışı yapma oranı artar. Hain veya işbirlikçi olarak dalgalanma riskini alamaz çoğu kez insanlar.

Kürt sorununun bir tarafı devlet diğer tarafı HDP/ PKK çizgisidir. Bu yüzden çatışmaların bitirilmesine dair çağrılar tek taraflı değil çift taraflı yapılmalıdır. Ben Kürt sorununun bugünkü durumundan HDP ve PKK çizgisinin daha fazla sorumlu olduğunu düşünüyorum. Devletin operasyonlarındaki hatalar ile  PKK’nın hendek, öz yönetim adı altında yürüttüğü baskı ve terör aynı anda kınanmalıdır. Bu anlamda PKK ya yapılacak çağrı en az devlete yapılan çağrı kadar değerlidir.

Kürtlerin PKK eleştirisizliğinin altında, bölgede süren PKK baskısının oluşturduğu korku faktörünü de unutmamak gerekir. Baskı ortamlarında bırakın muhalefet etmeyi, kişilerin gerçek fikirlerini ortaya koyup dillendirmeleri bir hayli zordur. PKK'ın bölgede uyguladığı strateji ile fiziksel ve psikolojik bir baskı ortamı yarattığı açıktır.

Olayları analiz ederken indirgemeci bakış açısının getirdiği sorunları aşmak gerekir. Kürt sorunu indirgemeci bakışla değerlendirilemeyecek kadar karmaşık bir sorundur. Bu yüzden Kürt sorununu bütüncül bir bakış açısıyla ele almak gerekir. Bir sosyal olaya etki eden faktörlerin birini öne çıkarmak ,diğer faktörleri ihmal etmekle sonuçlanabilir. Sorunu analiz ederken diğerini sürekli suçlamak yerine,olaya etki eden bütün faktörleri görmeye çalışmak gerekir. Karmaşık olaylara etki eden faktörlerden birini öne çıkarıp yapılacak değerlendirme hem olayın bütününü görmeye, hem de olaya etki eden diğer faktörlerin gözden kaçmasına sebep olur. 

Kürt sorunu konusunda olaya indirgemeci bakmayan yeni bir Kürt aydın tipi doğuyor olması sevindiricidir. Bu aydın tipi hem Kürtlerin tarihini yeni bir gözle okuyor, hem de daha önemlisi, Kürtlerin iç dinamikleri ve bu dinamiklerin üzerine yükselen siyasal elitin davranışlarını da sorguluyor. 
Hem devraldıkları tarihsel din mirasını, hem geleneksel yapıyı, hem de Kürt siyasal mücadelesini üstlenen PKK ve HDP'nin din karşısındaki siyasal duruşunu, dahası totaliter Kemalist yapısını cesurca sorguluyor.

Bölgede silahlı gruplara karşı mücadele veren devlet memurları da dikkatli ve kuşatıcı bir dil kullanmalı, aşağılayıcı, dışlayıcı söylemden uzak durmalıdır. Bazı devlet görevlilerinin yürütülen operasyonlardan sonra duvarlara yazdığı yazılar kabul edilemez. Yaşlı bir kadının Kürdistan tanımlamasına karşılık vermesi gereken polis değildir. Sosyolojik olarak Kürdistan anlayışı halkta belli bir karşılık bulmuştur. Bunu yasaklamak yerine bu kimliği onaylayacak yeni bir model arayışı için entelektüel çaba harcamak gerekir.

Anladığım kadarıyla PKK/HDP çizgisi, Sur ve diğer birkaç ilçede uygulamaya koyduğu hendek ve silahlı mücadele stratejisini bölgede bir mücadele türü olarak yaygınlaştırmayı amaçlıyor. Bu stratejinin en kırılgan tarafı mücadelenin yaygınlaşmasındaki güçlükler ve bu yöntemin PKK dışındaki Kürtlerde yeterince karşılık bulamama ihtimalidir. PKK'nın baştan beri en büyük güçlüğü de budur. Bir diğer güçlük de Kürt halkının önemli bir bölümü belli bir hayat standardına kavuşmuştur ve onu kaybetmek istememektedir. Bu modernleşmenin getirdiği bir sonuçtur ve insanlar bunu devamlı sorun üreten PKK’nın önerdiği bağımsızlık taleplerinin önüne koyabilir. Sanırım bir diğer önemli faktör de muhafazakar Kürtlerin gözünde PKK'nin hala güvenilmez ve dinle sorunlu bir yapı olarak algılanmasıdır. Kürt hareketinin önünde ekonomik,psikolojik, dini ve gelenekten kaynaklanan sorunlar da vardır. 
Bir diğer önemli faktör de, PKK’nın şu anki durumdan daha geri bir aşamada görülmesidir.

Unutmamak gerekir ki, devletin hatalarını eleştiren herkes PKK'lı veya vatan haini değildir, PKK'yı eleştiren herkes de ajan veya satılmış değildir. Sorunun sağlıklı bir zeminde tartışılabilmesi için, bu iki dışlayıcı dilin dışında kalmak gerekir.

Toplumsal olaylarda güvenlik güçleri ve polis ne kadar zor durumda kalırsa kalsın sivil halkla tartışmamalı,hakaret etmemeli, düşman gibi davranmamalıdır.

PKK'nın Hendek ve silahlı mücadele yöntemi, Türkiye’nin askeri operasyonlarına daha yaygın meşruiyet kazandırmaktan başka hiç bir işe yaramıyor maalesef. Yeni bir akıl, yeni bir siyaset,yeni bir mücadele yöntemi gerekiyor. Burada da asıl sorumluluk Kürt muhalefetine düşmektedir.

Türkiye'deki Kürt hareketinin en büyük sorunlarından biri Barzani'nin dörtte biri çapında bir lider çıkaramamış olmasıdır. Barzani Güney Kürdistan'da en küçük bir imkanı bile değerlendirirken ve bunun sonucunda dünyada yaygın kabul görürken; PKK/HDP Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yerlere hendek kazma gibi akıl dışı bir uygulamanın peşine düşerek kendini daha çok marjinalleştiriyor. Ne kadar görmezden gelirsek gelelim PKK/HDP çizgisi Barzani'yi elenmesi gereken bir rakip olarak görüyor ve stratejisini bu düşmanlık üzerine kuruyor. Ne yazık ki, PKK sempatizanlarından önemli bir bölümü, Barzani’nin Türkiye ile ilgili olan iyi ilişkilerini ihanet olarak adlandırmaktadır.

Bir siyasal sorunun kuşkusuz dış ve iç nedenleri vardır. Bunlar paralel olarak okunmalıdır. Dış kaynaklar üzerine yürütülen tanımlama bir bilinç oluşturur. Ancak sorunu çözecek olan iç aktörlerdir. Ben sosyolojik ve İslami olarak bir sorunun analiz edilmesinde iç faktörlerin belirleyici, dış faktörlerin ise etkileyici olduğuna inanırım. Bir sorun analiz edilirken sürekli dış faktörlere vurgu yapmak,iç faktörlerin etkisini görmezden gelmekle sonuçlanmaktadır. 
Aziz Kur'an'da Uhud savaşını analiz eden ayetlerin hiç birinde savaşın kaybedilmesi hakkında dış faktörleri öne çıkarmaz. Ne düşmanın gücü, ne de Halid bin Velid'in askeri dehası savaşın kaybedilme sebebi olarak görülmez. Sorumluluk doğrudan doğruya savaşan Müslüman grubun ganimet zaafında aranır. Bu analiz düşmanın planlarını, şeytani planlarını önemsemiyor değil,sadece başarısızlığın nedenini düşmanın gücü ve hileleri üzerinden analiz etmenin doğru bir yaklaşım olmayacağını gösteriyor.
Kürt sorununu da böyle bakıyorum. Sürekli dış faktörleri öne çıkarma ki, bunların büyük bölümü gerçektir, sorunun çözümünde engelleyici bir rol oynamaktadır. Dış güçleri bahane ederek PKK hareketinin desteklenmesi yolundaki önermeyi de sorunlu buluyorum. Sorunun odağında da bu düşünce biçimi bulunuyor. Çünkü PKK, tarihsel olarak  Kürt hareketindeki iç faktördür. Asıl eleştirilip analiz edilmesi gereken o dur. Ama dış faktörleri gerekçe göstererek ,bu eleştiri süreci sürekli erteleniyor. Böylece sorunun çözümünün başlayacağı yer eleştiri dışı tutuluyor

Kürt sorununun çözümde de sorunun derinleşmesinde de birincil sorumlu aktörler Kürt siyasetinin önderleridir. Dış faktörleri sürekli öne çıkaran görüş içteki eleştiriyi bilerek ya da bilmeyerek öteliyor.

Kürt sorunu konusunda herkes ideal olan ütopyadan bahsediyor. Asıl sorun bu şartlarda Kürtlere nasıl bir pozisyon verileceği ile ilgilidir. İslamcılar da Kürt milliyetçileri de ideallerden yola çıkıyorlar. Oysa Barzani son derece reel koşullardan hareket ediyor. Kendi topraklarında bağımsız bir Kürt devleti için şartlar her yerden daha hazırken bile acele etmeyip en uygun konjonktürü bekliyor ve kimseyle ilişkisini kesmeyip çatışmayı tercih etmiyor.

Kürt sorunu sömüren -sömürülen ekseninden çıkmıştır. Bu eksende sorunun tartışılması, kuşkusuz sorunun anlamlandırılması için kullanışlı olmaktan çoktan çıkan sol/Marksist paradigma içinde tutma ve bu temelde tanımlama gayretinden kaynaklanıyor. Oysa sol/sosyalist/Marksist paradigma bu sorunu çözmeyi değil, halkla bir türlü istenen bütünlüğü sağlamayan ve dahası sorunu büyüten şartları beslemektedir.

Kürt sorununu sol paradigma içinde tanımladığınızda kaçınılmaz olarak sömüren sömürülen eksenine kaymak zorundayız. Türkiye, siyasal olarak Kürtlerin inkar edildiği iddiasına temel oluşturacak paradigmayı aşmıştır. Devletin Kürtlere bakışında yaşanan paradigma farklılaşması sonucunda önemli değişimlerin yaşandığını kabul etmek gerekir. Sol Paradigmadan hareket edenler durumun hiç değişmediğini, eski inkar ve asimilasyon dönemlerinin aynen devam ettiğini savunuyorlar. Sorunu ya sol bir bakış açısıyla değerlendirmek ya da bunu aşarak yeni bir mücadele biçimi kabul etmek zorundasınız. Sol bakış açısının savunduğu silahlı mücadeleye zemin hazırlamak ve onu meşrulaştırmak için sorunu sömüren -sömürülen ilişkisi üzerinde tanımlamak gerekir. İşte Sorun tam da bu eşiktedir. Bu aşamada silahlı mücadele mi, yoksa demokratik sivil mücadele mi izlenmelidir. Unutmayın hangi mücadeleyi kabul ederseniz, tanımlamayı onun ışığında yapıyorsunuz demektir.

 



Bu yazı 1608 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI