Kürt sorunu konusunda kabul etmekte zorlandığımız bazı sosyolojik gerçekleri açıklıkla düşünmek gerekir. Bunlardan en önemlisi PKK nedir? sorusuna verilen cevapların, çeşitli toplum katmanlarında ki farklılığıdır. Türklerin önemli bir bölümünün terör örgütü olarak nitelendirdiği PKK'yı Kürtlerin bir bölümü terör örgütü olarak görmemektedir. PKK sempatizanı olan Kürtler, PKK'yı Kürtleri özgürlüğe taşıyacak, İşgal askerleriyle (Türk ordusu)mücadele edecek milis güçleri olarak görüyor. Böyle gördüğü andan itibaren yaptığı silahlı mücadele ve eylemleri de haklı buluyor. Şiddet dediği zaman sadece asker ve polislerin yaptığı operasyonları anlıyor.
İkincisi PKK'yı savunan kişiler aynı zamanda HDP ye oy veriyor ve HDP çatısı altında PKK'nın eylemlerini onaylamayan diğer Kürtlerle bir araya geliyor.
Üçüncüsü PKK aynı zamanda halk desteğine de sahip bir örgüt. Terör örgütü olarak nitelendirdiğiniz bir örgütün halk desteğine sahip olması, kuşkusuz sadece o örgütün başarısına değil, halkı o örgütün kucağına iten politikalarla ilgilidir.Bu durum sosyolojik ve siyasal anlamda sorunu daha da karmaşık hale getirmektedir.
PKK sorununun en karmaşık tarafı, PKK’nın nasıl tanımlanacağı sorunudur. Öyle görülüyor ki, karşımızda bir örgüt ve bin bir tanımlama var.
1-PKK uluslararası güçlerle işbirliği yapan ve Türkiye topraklarında bağımsız bir devlet kurmak amacıyla terör eylemleri yapan bir örgüttür.
2- PKK, Kürtlerin haklarını savunan,Türkiye'den bağımsız bir devlet kurma amacı gütmeyen, milis kuvvetleri olan ve Kürtlerin bağımsızlaşması için değil, demokratik eşit vatandaşlık için mücadele eden bir örgüttür.
3- PKK, Kürt toplumunun temsilcisi değildir.
4- Kürt eşittir PKK'dır.
5- PKK, Marksist/sol ideolojisi ile Kürtlerin genel dokusuna uymayan bir modernleşme hareketidir. Bu anlamda Türk modernleşmesi ile örtüşmektedir.
6- PKK;başlangıçta Marksist sol temelden hareket etse de zaman geçtikçe dini değerlerle barışmış bir harekettir.
7- PKK, sivil siyasetteki temsilcisi olan HDP'nin demokratik söylemlerinin aksine silahı bir siyasal mücadele biçimi olarak sürdüren bir örgüttür.
8- PKK silahlı mücadeleye mecbur kalmış bir örgüttür.
9- PKK; bir modernleşme hareketi olarak genel fikir yapısı ve siyaset anlayışı bakımından ,İttihat ve Terakki anlayışıyla örtüşmektedir.
10-PKK'nın İttihat ve terakki siyasetiyle bir ilgisi yoktur. Kürtlerin özgürlüğü için mücadele etmektedir.
11-PKK, İsrail ve Ermenistan gibi devletlerle Türkiye aleyhine işbirliği yapan,uluslararası alanda genellikle Türk karşıtı tezleri destekleyen bir terör örgütüdür.
12- PKK'nın Ermenistan ve İsrail ile bir işbirliği yoktur. Kürt halkının bağrından çıkmıştır
13- PKK egemenlik kurabilmek için kendisi gibi düşünmeyen Kürtler baskı ve terör uygulayan bir terör örgütüdür.
Sosyolojik olarak bir olayı bilimsel olarak tanımlamak başka, bu sorunun değişik toplum kesimlerinin nasıl algıladığı başka bir sorundur. PKK’yı anlamak için yapılan çalışmalar başka, PKK'yı meşrulaştırmak başka şeylerdir. Birincisi sosyolojik bir veridir. Toplumsal olayların kişiler veya farklı toplum kesimlerinde nasıl algılandığının analizi anlama çabasına; bunun PKK'yı meşrulaştırdığı anlayışı ise,sosyal olayları anlama değil tanımlama çabasına, dahası ideolojik bir ezberin izini sürme çabasına örnektir.
Kürt sorununun bu kadar büyümesinde Müslümanların soruna duyarsızlığının büyük katkısı var kuşkusuz. Bir sorun tüm toplum katmanlarında aynı duyarlılıkla algılanmadığı bir gerçektir.
Kürt sorununun Türk ve Kürt milliyetçiliğinin baskısı altında bulunduğu açıktır. Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi milli olanla milliyetçiliği birbirinden ayırmak gerekir. Aliya’ya göre “Aşırı milliyetçi; kendi halkını sevmekten çok,
başkalarından nefret eder. Aşırı milliyetçiliğin özünde Allah'a inanç yoktur.''Ne yazık ki, Türkler ve Kürtler bu tür bir milliyetçiliğin baskısı altındalar.
Kürt sorunu konusunda analiz edilmesi gereken bir nokta da, Türk ve dünya Müslümanlarının Kürt sorununa karşı olan duyarsızlığıdır. Biz onaylayalım onaylamayalım, Türk ve Dünya Müslümanlarının önemli bir bölümü(ve Kürtlerin bir bölümü) PKK'nın yürüttüğü mücadeleyi İslami ve insani bir mücadele olarak görmüyor. Bu yüzden dünyanın diğer yönlerinde desteklediği mücadeleler ile PKK'nın yürüttüğü mücadeleyi aynı kategoriye koymuyor. Ancak burada en sorunlu nokta PKK’ya muhalefet etmek isteyenlerin, Kürtlerin temel haklarını savunmak konusundaki isteksizlikleridir. Kürtlerin sorunlarını sahiplenmek konusundaki isteksizlik, Kürtleri PKK’nın kucağına itmektedir.
Sahip olduğumuz önyargılar akıl ve vicdanımızı kuşatır,fanatizme dönüşürse artık yapacağımız tek şey ait olduğumuz parti cemaat ya da örgütü ne pahasına olsun savunmaktır. Fanatizmin doğal sonucu ait olunan grubun aleyhine olan olumuz bilgi ve davranışları ise görmemezlikten gelmektir. PKK terörüne de,PKK terörünü bahane ederek Kürtlerin haklarının anayasal güvence altına alınmasının önlenmesini de karşı çıkmak gerekir. Kürtlerin ahlak ve inançlarına uymayan PKK Marksist sol ideolojisine Kürt halkını mahkum etmek konusunda dindarların sorumluluğunu unutmamak gerekir.
Birinin gözü Cizre sokaklarında gezen silahlı PKK militanlarını, kazılan hendekleri, diğerinin gözü "siz Ermeni misiniz" diyen polisi görmüyor. Olaylara yanlı bakanların sağlıklı yorum yapmalarına imkan yoktur.
Terör olaylarını protesto konusunda yaşanan vandalizme de ayrı bir parantez açmak gerekmektedir. PKK’yı protesto etmek bahanesiyle bir Kürt vatandaşa zorla Atatürk büstü öptürülmesi bu tarz vandalizme en iyi örnektir. Bunu yapan insanlıktan nasibini almamış alçakların aslında kendileri en büyük bölücülüğü ve hainliği yapmaktadır. Bu hak hukuk tanımaz Vandallar, hiç kimsenin suçu başkasına yıkılmaz diyen son ilahi öğretinin düşmanıdırlar.
Çatışmanın arttığı zamanlarda sağlıklı yorum yapabilmek için doğru ve sağlıklı bilgilere ihtiyaç vardır. Cizre konusunda bir gruba angaje olanlar tarafından birbirinden çok farklı ve sağlıklı yorum yapabilecek haberler olmamasına karşın, elerlindeki bilgiler kesinmiş gibi manipülatif haberler yaptılar. Asıl soru şu: Şiddet eylemlerine kimin yaptığına bakmaksızın karşısında mıyız, yoksa sadece HDP binalarına ve Kürt vatandaşlara yapılan saldırılara ya da PKK terörüne mi? Hiç kuşkusuz HDP binalarına Kürt vatandaşlara yapılan saldırıların yanına PKK saldırılarını ekleyip ikisini de kınamazsanız ,fanatizmin tuzağına düştünüz demektir.
Kürt sorununun çözümünde sivil siyasetin olacağı bir anlayışının sorunun çözümüne yardımcı olacağı açıktır. Yalnız buradaki temel sorun sivil siyaset aktörleri ile ,silahlı mücadeleyi savunanların iç içe geçmiş olmasıdır. Dahası HDP'ye oy verenlerin büyük bölümü PKK'yı da destekliyor. Kuşkusuz demokrasi açısından hem HDP, hem de PKK’yı desteklemek bir çelişkidir. Bu çelişkinin aşılması çözüm sürecinin devam etmesi ve PKK’nın silaha veda etmesiyle mümkündür.
Unutulmaması gerekir ki, terör örgütü olarak nitelendirdiğiniz bir örgütün halk desteğine sahip olması, kuşkusuz sadece o örgütün başarısına değil, halkı o örgütün kucağına iten politikalarla ilgilidir.