Son yıllarda insanda pek yazma iştahı kalmadı. Aslında son zamanlarda yazılacak epey önemli hadise gerçekleşti. 2020 ile birlikte daha fazla konu yeniden gündemimize girmiş bulunuyor. Fakat ben 2019'dan kalan bir konuya yer vermek isterim. Zira o konu üzerinde yeterince durulmadığı, esaslı tartışılmadığı kanısındayım.
O konu, malumunuz Diyarbakır Anneleri mevzusudur.
Hani aylardır HDP il binası önünde oturma eylemi yapıp "çocuğumu istiyorum" diyen anneler...
Eskiden her hafta sonu Galatasaray Lisesi önünde çocukları kayıp Cumartesi Annelerinin eylemi olurdu. Devlete, "benim çocuğum nerde" diye soruyorlardı o zamanlar. Anlaşılır, makul bir çağrıydı. Zira hiçbir anne çocuğu ölsün, "gecenin bir saatinde aniden ortadan kaybolup bir örgüte katılsın veya faile meçhul bir cinayete kurban gitsin" bir daha görünmesin diye doğurup büyütmez. Anne yüreğinin şucusu-bucusu olmaz zira..
Sol mahalle yıllarca bu annelerin acısına yaslanarak sürekli hümanizm ve adalet duyarı kastı. Gel gör ki, yıllar sonra bu defa başka bir yerden yükseldi "çocuğum nerde" sesi.
Onlar kamuoyunda Diyarbakır Anneleri adını aldı. Henüz ölmeyen, hayata olan çocukları için bir araya gelmişlerdi.
Ne yazık ki acısı büyük olan Cumartesi Anneleri, bu annelerin feryadına kulak vermedi!
Yıllardır bu konularda yazan Aytekin Yılmaz, bu aralar yine durmadan usanmadan sol mahalleyi samimiyete ve savundukları değerlerle yüzleşmeye davet eden önemli yazılar yazıyor.
Gerçekten de her söze, "insanlık, özgürlük, yaşam ve barış" diyerek başlayan sol çevreler, niçin yıllardır kürt çocukları ölüme davet eden ve çoğunu zorla derdest eden bir şiddet ve terör örgütüne karşı kör ve sağırlara yatmaktadır?
Diyarbakır Anneleri, çocuklarını artık adına 'savaş' denilen bir oyunun kurbanı olsun istemiyor. Diyarbakır Annelerinin aylardır evlatlarını kurtarma girişimine, acısı büyük olan Cumartesi Annelerinin sessiz kalması, bu yönde bir dayanışma içinde olmamaları kendileri için bir eksiklik ve tutarsızlıktır.
Onlara, 'benim yüreğim yandıysa senin yanmasın' düşüncesi yakışırdı oysa.
Netice-i kelâm:
Anneleri ve dinmeyen acılarını artık ideolojik hesapların ve popülist sol siyasetin pençesinden kurtarmak lazım. Anneler dayanışma içinde olmalı ve adına 'savaş' denilen bu anlamsız oyunları bozmalı...
Bu vesileyle, Diyarbakır anneleriyle dayanışan Şehit anneleri başta olmak üzere çocuklarını artık manasız bir savaşa kurban vermek istemeyen tüm anneleri tebrik ediyorum. Çocuklarını teröre ve faile meçhule kurban vermiş bütün annelerin acısını yüreğimde hissediyor, tümünün ellerinden öpüyorum. Allah acılarını dindirsin.