Algıların gerçekleri yuttuğu, gerçeklerin ispata muhtaç olduğu, yalanın meziyet, doğrunun yetim olduğu, utanmazlığın övündüğü, hayanın utandığı bir dönemden geçiyoruz.
Katillerin barış sözcüsü, masumların ve maktüllerin suçlu sayıldığı, fukaraların canice yakılan bedeninin, sokak ortasında vahşice öldürülen insanların, çocukların bomba ile parçalanan bedenlerinin, aynı andan onlarca ana kuzusunun katledilmesinin elitlerin camı kadar kıymet görmediği vicdanların tahammülde zorlandığı, midelerin kalktığı bir süreçten geçiyoruz.
Malumunuz geçenlerde Cumhurbaşkanımız bir tv kanalının canlı yayınında ülkenin gündemini değerlendirirken, tam da Dağlıca’da onlarca asker şehit edilmişken; Asla söylemediği ‘400 vekil verilseydi Dağlıca bu şehitler olmazdı’ sözünü söylenmiş gibi manşete taşıdı. Kamuoyunda infiale sebep olduktan ve istediği algıyı oluşturup kendisine iman etmişlere gerekli malzemeyi verdikten sonra da manşeti sildi.
Onlarca şehit verilen bir zaman diliminde bu kadar ahlaksızca bir algı oluşturma teşebbüsü vicdan sahibi herkesi haliyle öfkelendirdi ve bir gurup genç bahse konu gazete binasının önünde toplanarak yapılan ahlaksızlığı protesto etti. Protesto eylemi sırasında bir de söz konusu gazete binasının camı çatladı…
Protesto eylemini onaylarsınız veya onaylamazsınız o ayrı hadise de ortada daha ciddi bir durum var; Cam çatladı!
Cam deyip geçmeyin, o cam ki; Ülkede hükümetler devirip, hükümetler kurduran, askeri darbeler yaptıran, millet iradesi üzerinde vesayeti tesis eden, ‘Türkiye Türklerindir’ manşetiyle çıkıp Kürtçe şarkı söyleyeceğim diyen Kürt sanatçı için ‘Vay Şerefsiz’ manşeti ile ülkeyi ona dar eden, Ordu vesayetinden ümidini kesince vesayet aşkına postal yalamadan PKK mekabı yalamaya terfi eden Elitlerin medya binasına ait camdı.
Cam bu kadar kıymetli ve o camı çatlatanlar da o kadar öfke duyulması gereken kesimden yani halkın kendisi olunca camın ziyaretçileri de haliyle önemli isimlerdi.
Camın ilk ziyaretçisi; Gezi olaylarında şehirleri savaş alanına çeviren, fakir fukara esnafın iş yerlerinin cam çerçevesini indiren, kamu binası ve durakların camlarını kıran, polis araçlarında ve belediye otobüslerinde cam bırakmayan, anaşist, vandal gençleri alınlarından öpen Chp’nin genel müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’ydu.
Kılıçdaroğlu, heyetiyle gelip hazreti camı ziyaret ederek; camın tam da çatlayan yerine eline sürüp şereflendi. Elitlerin medyasına ‘Camınız sağolsun’ dedi.
İkinci ziyaretçi ilkinden daha önemliydi. 6-8 Ekim’de ABD dönüşü Kobani bahanesiyle halkı sokağa davet ederek; Şehirleri savaş alanına çeviren, okul, kütüphane, sağlık merkezi, kamu binası, halka ait ev ve iş yerleri, araçlar, ambulanslar yakan. 50 den fazla vatandaşın da ölümüne sebep olan Hdp’nin yetkileri Kandil talimatlarıyla sınırlı Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’tı.
Kürtlerin temsilcisi iddiasındaki Demirtaş da ‘Türkiye Türklerindir’ manşetiyle çıkan gazetenin mübarek camını heyetiyle beraber ziyaret ederek camın tam da çatlak yerine elini sürerek şereflendi. O da elitlere ‘Camınız Sağolsun’ dedi.
Demirtaş, parmaklarıyla o camı okşarken camın yansımasından Ahmet Kaya için atılan o ‘Vay Şerefsiz’ manşeti görünüyor muydu bilmiyorum…
Türksolunun silahlı kanadı Dhkp-c tarafından Gezi parkı bahanesiyle şehirler savaş alanına çevirmiş, fakir fukara ölmüş, polis asker ölmüş, kamu ve özel binaların camı kırılmış, yakılmış, yıkılmış ne ki... Elitlerin camı sağolsun!
Dhkp-c’nin Kürtçe tercümesi olan Ydg-h tarafından şehirlere hendekler kazılmış, mayınlar yerleştirilmiş, siviller katledilmiş, Fırat Simpi’lerin bedeni parçalanmış, Yasin Börü’lerin kafası taşla ezilmiş, 75 yaşındaki adam evini şehir savaşında kullandırmadığı için kafasına sıkılmış, Kürt çocuklarının kafaları roketlerle koparılmış, polis öldürüldükten sonra üzerine benzin dökülüp yakılmış, Pkk’li öldürüldükten sonra kafasından arabaya bağlanıp küfür edilerek sürüklenmiş, halk evini yurdunu terk edip göç etmiş bir coğrafya yaşanmaz olmuş ne ki..
Elitlerin camı sağolsun.!
Bu iğreç dönemin içinden geçerken mide bulandıran bu yüzsüzlüklere, can alanların cam sevmelerine şahit olurken, bir kez daha gördük ki; Halkın canı elitin camı kadar kıymetli değildir.!
Beyazların camı sağolsun da halkın canı çıksın.!
Ben de diyorum ki;
Kaos ve huzursuzluğun coğrafyasında; İnsanlığın son adası, muhacirin sığınağı, ümmetin son ümidi bu ülkeyi kaosa sürükleyip, şehirlerini harabeye çeviren, bu fakir halkın çocuklarının ölümüne sebep olan, insanları kendi ülkesinde muhacir olmaya zorlayan, milletin acısını küçümseyip kendi çıkarını yücelten, halkın ensesinde boza pişiren, ülkeyi yangın yerine çevirip kendi camının çatlağı üzerinden algı oluşturmaya çalışanların da canı yansın, camı sağolsun!
Selam ve dua ile…