Solun mottosu haline gelmiş sloganlarından birisi "Yaşasın halkların kardeşliği" idi. Buna göre, halklar arasında hiçbir sorun olamazdı. Halkları birbirine düşürüp düşman eden, oligarşik sermaye çevreleri ve onların güdümündeki devlet yönetimleridir. Çünkü oligarklar, halkların kendilerine karşı birleşmelerinden korkarlar. Bu yüzden solun nihai amacı da, ezilen halkların hepsinin ırk, dil, din ayrımı olmaksızın birleşip egemen güçlere karşı ayaklanmasını sağlamaktır. En azından solcular, yıllardır bunu savunduklarını iddia ediyorlardı. Öyle olmadığı anlaşıldı.
Kahramanmaraş'ta kurulması düşünülen 20.000 kişilik mülteci kampı, Maraş'ta toplanan solcular tarafından bir süredir protesto ediliyor. Zaten Esed yancılığına gönül eğdiren solun, insanlıkla alakası kalmadığını bir süredir biliyoruz. Ancak Alevi vatandaşlarımızın bir kısmının da bu amaca matuf olarak hareketlendirilmiş olması üzücü.
Hazırlanan broşürlerde ana slogan "Mülteci Kampı İstemiyoruz" iken, bazılarının üzerinde "İkinci Maraş Katliamı hazırlanıyor" bile denilmiş. Hatta "Alevilerin son kalan varlığını yok etmek istiyorlar" yazan afiş bile var! Allah aşkına, çoğunluğunu çocuk, kadın ve yaşlıların, hatta eli ayağı kopmuş sakatların oluşturduğu mültecilerden nasıl bir 'katliam girişimi' bekleniyor olabilir?
Örneğin Kilis halkı, nüfuslarının iki katı sayısındaki mülteciye ev sahipliği yapıyorlar. Bu yüzden bir değil, on Nobel alsalar, analarının ak sütü gibi helaldir. Ama Türkiye'nin en kalabalık 18. şehri olan Kahramanmaraş'a 20.000 mülteci yerleştirilirse, bu nasıl Alevilerin varlığına tehdit olarak sunulabiliyor? Ayıp değil mi? Yazık değil mi? Günâh değil mi? Faşizm/ gericilik/ yobazlık/ insanlık düşmanlığı dediğiniz tam da bu değil mi?
Avrupa'da ırkçılığı sol yükseltiyor
Suriye'deki ayaklanma sonucu ülkelerini terk etmek zorunda kalan mülteciler, sadeceTürkiye değil, Avrupa solunun da hümanizm maskesini düşürdü.
Bazı dünyaca ünlü markaların tesettür giyim kreasyonları hazırlaması üzerine, Fransa'nın sosyalist hükümetinin, kendisi de bir kadın olan Kadın Hakları Bakanı, "Bu adımların hepsi, kadın bedeni üzerinden kontrol sağlıyor" dedi. Bununla da yetinmedi ve "Amerika'da da kendi isteğiyle köleliği seçmiş zenciler vardı" diyerek aşağılamasını siyahları da ekleyerek katladı.
Le Monde'un meşhur çizeri Plantu da, tesettür giyim kreasyonlarını, 'canlı bomba yeleği takan başörtülü kadın' imgesiyle karikatürleştirdi. Ünlü Fransız sosyalist Badinter ise, tesettür giyim seçeneği sunan moda markalarını boykot etmeyi teklif etti. Fransız sosyalist Başbakan Valls de bu boykot çağrısını olumlayan tivit attı.
Avrupa ekonomisi düşüşte, nüfus gittikçe yaşlanıyor, yeni bir ekonomik kriz vurursa ilk günah keçisinin kim yapılacağı ortada. "Yaşasın halkların Müslüman düşmanlığı" diyerek Avrupalı Müslümanları da mülteci botlarına bindirecekleri günler sandığımızdan da yakın!
{ Hilal Kaplan- Sabah }