Ak Partinin ve CHP'nin konumu Türkiye'deki sağ sol anlayışın Avrupa'daki benzerleriyle uyuşmadığını gösteriyor. Hakikaten Kemal Tahir'i ve özellikle İdris Küçükömer'in değerlendirmelerini yeniden okumak gerekir. Öyle görülüyor ki, halen Avrupa siyasetinde görülen sağ-muhafazakar siyaset ile sol –ilerici siyaset arasındaki ilişkiyi ve bunun sonucu partilerin konumlanmasını Türkiye siyasetine bire bir uyarlamak mümkün değildir.
CHP ve çoğu sol partinin Kemalizm’e yaslanması onları değişimci ve ilerici olmaktan büyük ölçüde uzaklaştırmış; dahası onları muhafazakarlık içine hapsetmiştir. Türk siyasal tarihinin değişimci aktörleri daima sağ-muhafazakarlık içinden çıkmıştır. Menderes, Özal ve sağ gelenekten çok İslamcı bir geçmişi olan Erdoğan gibi. Bu durum, İdris Küçükömer’in kavramsallaştırmasına da uygundur. Çünkü o'na göre Türk toplumunun ilericileri İslamcı halk kütleleri, gericileri ise Kemalist-sol siyasettir.
Türk solunun Marksist,sosyalist ve ateist temelli olması ve dini reddeden, küçümseyen bir retoriğe dayanması, Müslümanları sağın politik kulvarına itmiştir. Bugün çoğu Müslüman’ın bu dille konuşması tarihsel mirastan dolayıdır.
Türk solunun Kemalizm’le bağlantısı kaçınılmaz ontolojik bir bağlantı mıdır,yoksa bir siyasal tercih mi? Gerçek şu ki, halkla iletişim kuracak dili oluşturamayan sol geleneğin Kemalizm’e eklemlenmesi kaçınılmazdır. Solun efsanevi liderlerinden Deniz Gezmiş’in mahkemedeki savunmasında Kurtuluş savaşına atıf yaparak ikinci kurtuluş savaşını yaptıklarından bahsetmesi bu anlamda dikkate değerdir.