Türkiye’de siyasetin görünmeyen bir yan işlevi vicdanları çürütmektir. Bu belki haksız bir yargı gibi gelebilir. Ama öyle. Çoğulculaşmamış ve insaflanmamış bir siyaset gerçekten de vicdan sağlığına zararlıdır.
Evvela, siyaset taraflaşmadır. Taraf tutmanın kendisi tek başına bir hata değildir ve olamaz. Ancak bir konuda tutulacak taraflar gerçeği temsil edemeyecek kadar az sayıda ve kısmilik ile malul ise o zaman taraf tutmak ya bilmeden gerçeği incitmek ya da bilerek yalan söylemek haline gelir.
Bu yüzden gerçeğe saygı bazen susmayı gerektirir. Bazen de uzak durmayı.
Bir seçim düşünün ki tüm şıklar yanlış. Doğru şıkkı olmayan bir test sorusu. Birini seçmek zorundayım diye düşünüp yanlışlardan birini mi seçmeli insan? Seçmemek ise bir demokratik sorumsuzluk olmaz mı?
İnsan bilinçli davranmazsa mecburiyetten veya şık yokluğundan seçtiği yanlış şıkka bile teslim olmaya, teslim alınmaya elverişli bir varlıktır. Tarafgirlikteki körleşme, sloganlaşma, duyarsızlaşma hafife alınmayacak kadar keskin ve yıkıcıdır.
Peki, aralarında derece farkı olan ve içlerinde doğrunun yer bulamadığı kadar az seçenekli bir yanlışlar listesinde neyi seçmeli insan? Seçmeli mi? Her zaman seçmeli mi? Şartlı ve itirazlı mı işaretlemeli? İşte bunlar sorulması gereken sorulardır.
Doğrunun ve adaletin tevazu etmediği, hak ile haksızlığın, doğru ile yanlışın iç içe olabildiği ortamlarda haktan yana olmak için –belli konularda daha çok haklı veya daha az haksız görülen, görülmesi gereken- taraflar dâhil hiçbir tarafa tamamen teslim olmamak gerekir. Zira tarafların, kendilerini seçmek durumunda kalanları teslim alma eğilimi vardır. Ve teslim aldıklarında da çürütme eğilimi…
Siyasete ilişkin geliştirilen ehven-i şer mantığı böyle bir zaruretten doğmuş olmalı. İyilik ve doğruluk beklentisi ile değil belki en fazla daha az kötülük ümidiyle tercihler yapmak ama asla tarafgir olmamak. Daha iyi olan değil daha az kötü olan en fazla mesafeli bir onayı hakedebilir, daha fazlasını değil.
Ehven olan ve olmayan tüm taraflarla mesafeyi koruyarak gerçeğe ve adalete olan yakınlığı muhafaza etmek ilke olmalı.
Bir tarafa tamamen angaje ve teslim olduktan sonra adaletli kalmak mümkün değildir. Çünkü taraflaşmanın mantığıtaraflardan birine teslim olma gafleti göstermiş vicdanları konuşturmayacak şekilde onları peşinden sürükler.
Vicdan gibi kıymetli bir pusulayı, iki kuruşluk menfaat için yalan ve dolana tenezzül eden bir (büyük veya küçük) hiç biriktidar bezirgânlığına kaptırmamak taraflara değil taraflardan bağımsız bir adalet anlayışına tabi olmak gerekir. Yoksa gerisi holiganlıktan ibarettir.
{ Mücahit Bilici - Yeni Yüzyıl }