Türkiye'de demokratik Anayasa imkanı ve fırsatı Ak Partinin 2011 seçim stratejisi ile dumura uğramıştı ilkin. Kürtler o stratejiyle birlikte PKK'ya doğru itilmeye başlanırken, Ak Partinin ise milliyetçi tabana yaslanarak bu açığı kapatması hedeflendi. Buradaki esasa amaç MHP ile PKK'yı sistem içinde bir uzlaşı formülüne ikna etmekti. Bunun ne kadar büyük bir yanılgı olduğunu 7 Haziran seçim sonuçları ve sonrasında yaşananlar açıkça ortaya koydu.
PKK'yı yaratan eski Türkiye'nin ideolojik, ırkçı kemalist dokusudur. Eski Türkiye'nin inkarcı politik kültüründen hareketle 12 Eylül generalleri gözetiminde ve derin devlet desteğiyle Türkiye'de legal faaliyet yürüten dönemin bütün Kürt yapıları PKK eliyle ortadan kaldırılmıştır. Amaç, Kürt meselesinin demokratik çözümünün imkanlarını ortadan kaldırmak ve sorunu hem içeride hem dışarıda kriminalize ederek terör sorununa indirgemek idi. Nitekim bunu uzun yıllar başarıyla uyguladılar. Kürt demenin suç sayıldığı o ağır OHAL rejimi koşullarında sürekli büyüyen PKK, bugünkü varlığı ve duruşuyla adeta kendisini yaratan o eski Türkiye’yi özlemekte ve ona hizmet etmektedir.
Bundan olsa gerek, Türkiye'de yeni anayasa ve sistem değişikliğini istemeyen yapıların başında PKK de gelmektedir. Çünkü kendisinin varlık şartı o eski Türkiye yapısı ve ideolojik politik kültürdür. O biterse PKK da biter, onu var eden aktörler ve ırkçı milliyetçi Türk parti ve oluşumlar da biter.
Bunu iyi bildiği içindir ki PKK; kendisine çözüm süreci ve şiddetsiz bir siyaset için oy veren Kürtlerin taleplerini hiçe sayarak yeniden şiddete yöneldi ve hendek siyaseti ile Erdoğan karşıtı Türkiye'deki ittifakın elini güçlendirmeyi amaç haline getirdi.
Dikkat ederseniz, Erdoğan ve hükümet karşıtı cephenin bırakın bir çözüm projesine sahip olmayı ve alternatif sistem tartışması yapmayı, mevcut Anayasasının değişmesi için kurulan uzlaşma komisyonu masasına bile yanaştığı yok. Oysa bunlar samimi olsa, Erdoğan üzerinden muhalif oldukları başkanlık sisteminden bağımsız olarak demokratik bir anayasa ve çözüm projesini bütün detaylarıyla ortaya koyabilirler… Yok işte… Bütün meseleleri Erdoğan gitsin de ne olursa olsun hesabıdır.
Gelinen aşamada Kürtler, PKK/HDP’ye şunu sorabilmeli diye düşünüyorum; Erdoğan'ı istemiyorsunuz ve onunla başkanlık modeli için uzlaşmak olmadı. Erdoğan'ın günün birinde bittiğini ve iktidarı bıraktığını varsayalım! Peki, diğerleri ile daha iyisini yapma ve çözüm getirme imkanınız var mı? Bu ne kadar inandırıcı olabilir?
Bütün bunlara rağmen PKK’nin, Türkiye gerçeğine ve Kürtlerin taleplerine karşı reel bir duruşu olabileceğine inanalım mı gerçekten?
Suriye'de Baas ortaklığı ile rejim safında, Türkiye'de Kemalist blok ile eski rejim taraftarları safında Kürt karşıtlığını beslemeye endeksli pozisyonda, Irak'ta Barzani karşıtı ve Şii bloğu safında... Davasına bir de "Kürt davası" olarak inanmamız isteniyor.
Oysa PKK’nın, çözüm süreci başlar başlamaz dengeleri bulandırmak için Ortadoğu’da hızla piyasaya sürülen DAEŞ'le kavgası, senaryo gereği danışıklı bir dövüşten ibaret olup tüm bu ucubeliği kamufle etmek içindi.
Nitekim, bugün geriye doğru bakıldığında DAEŞ’in Kobani saldırısı ve sonrasında olup bitenler, PKK’ye meşruiyet bağlamında ciddi bir ulusal ve global zeminin inşası sonucunu doğurmuştu. PKK bu meşruiyeti dahi çözüm için kullanmayı düşünmedi ve kendisine açılan krediyi şiddete davetiye çıkararak çöpe attı.
Özcesi, Kemalizm ile Baasçılık ikiz olup fikir kardeşlerdir. Bu kardeşliğin yanına Kürtlerden de Apoizmi eklediler. Bu üç ideolojinin ortak yönü sekülerizm (dinin sosyal yaşamdan tasfiyesi) temellinde gelenek düşmanlığıdır. Kürtlerin dindarlığı geleneksel olsa da bunlar için ciddi engel teşkil etmekteydi. Bu yüzden yok edilmeliydi. Bütün mesele bu. Bu düğüm çözülmeden konu anlaşılmaz. Konu anlaşılmadan mesele çözülmez.
DEVAMI: http://www.fikirzemini.com/yazarlar/veysel-yenigul/pkk-nin-cozumsuzluk-oyunu-ve-yuzyillik-trajedimiz/100/