Nakşibendilik, salt bir teoloji değil. Bununla beraber sosyoloji, siyaset, kültür ve ekonomidir. On dördüncü asrın Orta Asya'sında doğan bir kaynak. Yer yer coşan, yer yer duran, yer yer yeniden berraklaşarak akan bir sosyoloji nehri. Orta Asya'dan Hindistan'a oradan da Mezopotamya'ya varır. Mezopotamya'da yeniden berraklaşır ve coşar. Oradan da Anadolu topraklarına ve Kafkaslara uzanır. İslam coğrafyalarını sular. Bu nehrin etrafında medeniyetler yükselir. Umranlaşan toplumlar bütün renkleriyle hayat bulur. Tekkeler, sohbetler, ilim havzaları, sosyal ağlar, irşat ve tebliğler..
Nakşilik, İslam toplumlarını bölen sınırları imha eden bir sosyoloji! Araplar, Türkler, Kürtler, Çerkezler gibi onlarca anasır-ı İslam bu sosyoloji içinde harmanlanır. Nakşilik bunlar arasındaki kavmi ve ırki duvarları yıkar. Bütün kavimler, diller, sınıflar ve beldeler kardeşleşir bu kültürel kubbenin altında. Nakşi dergahlarında ve sohbetlerinde herkes İslam'ın kanatları altında eşrefi mahlukat olmaya gönül verir. Kürt olmak, Türk olmak, Arap olmaktan öte, aleme şahitlik yapmak önemli. Türk de Arap da Çerkez de Nakşiliğin ortak ruh ve sosyoloji dünyasında ittihada ulaşırlar. Nakşilik bir sosyal ağa döner. Bu sosyal ağın içinde bütün İslam beldeleri el ele tutuşur. İçinde ilim ve irfanın dolaşıp durduğu bu sosyal ağ, büyük insanlar yetiştirir. Bilimin, irfanın, hukukun ve irşadın zirveleriyle toplumlarına kol kanat geren sosyal aktörleri ihya eder. Bu sosyal ağ ile İslam toplumları hem ittihadın hem de tesanüdün ruhuyla varlığa gelir.
İttihad-ı İslam'ın 19. Yüzyıl'daki arayışlarına en fazla ruh veren dalga Nakşilik. İslam toplumlarını küffara karşı savunan bir kaledir. Anadolu'da da Kafkasya'da da anti emperyalisttir. Özbekler ve Hatuniye tekkeleri de Anadolu istiklal mücadelesine koşar. Son tahlilde Batı ve Rus işgallerine karşı İslam toplumlarının sarsılmasıyla beraber yeniden politik bütünleşmesinin ruhani motivasyonunda büyük görevler üstlenir. Mevlana Halid, İstanbul halifelerine gönderdiği mektupta, küffara karşı Müslümanları ve İslam'ı savunmak için sonuna kadar Osmanlı halifesinin yanında yer almalarını tavsiye eder.
Nakşilik, İslam toplumunun kendisini yenileme çabasıdır. Toplumlar tarih içinde bidat ve hurafelerle, kültürel yozlaşma ve içe kapanıklıklarla hantallaşırlar. Akif'in Mahalle Kahvesi şiiri bunu çok güzel tasvir eder. Ölüm toprağı serpilmiştir ümmet üstüne. Senkretist yaklaşımlarla ve batınilik saplantılarıyla Orta Yol tehdit altındadır. Nakşilik yeniden Kur'an ve Sünnet'e bakmaya çağırır. İmam-ı Rabbani Şah Ekber'in senkretizmi karşısında imanı haykırır. İslam'ın budizmle, Hristiyanlık'la ve Hinduizm'le harmanlanmasına meydan okur. Mevlana Halid, bidat ve hurafelerle savaşarak tecdit yöntemiyle ıslah ve ihyanın otoritesi olur. Ümmetin batıl ve batın akımların hegemonyasına girdiği bir dönemde Nakşilik ihya ve ıslaha davette bulunur. Allah'ın kitabı ve peygamberin önderliğinde toplumu yenileme mücadelesini verir. Bütün çağdaş diriliş ve ihya hareketleri Nakşiliğin bu meşrebinden nefeslenir. Kemal Karpat, Nakşilik hem çağdaşlaşmaya açık davrandı hem de sömürgeciliğe karşı savaştı der. Onu ayakta tutan, saygınlığını koruyan şey bu oldu gerçekten de. Çağdaş düşüncenin taarruzlarına karşı hem meydan okuyan hem de selam veren bir tutum içinde yer aldı. Bundan dolayı modernliği tamamıyla reddeden gelenekçilerden ve fundamentalistlerden de ayrıştı. Ne çöle kaçtı ne de soluğu Avrupa'da aldı. Hem modernliği eleştirdi hem de hikmet müminin yitik malıdır düsturuyla ondan yararlandı.
Nakşilik, bütün ehli Sünnet meşreplerini orta yola çekti. Şeriat ve mistisizmi uzlaştırdı. Hatta hukukun (şeriatın, objektif ilkenin, normun) bir kılına ters olan tasavvufu reddetti. Melami ve vahdeti vücutçuları şeriatın içine çekti. Bu nedenle Melami Nakşiler, Kadiri Nakşiler, İbni Arabi müntesibi Nakşiler ve Mevlevi Nakşiler( Mesnevihan nakşi şeyhleri vardı) görüyoruz. Hatta Nakşi selefiler bile (Nakşi şeyhi Muhammed Oğuz'un Selefilik Mezhebi adlı kitabı var). Hem uzlaştıran hem de çoğulculuğu içinde tutan bir meşrep. Türkiye'de tasavvufi genişliğin ve derinliğin ana direğinin Nakşilik olmasının nedeni de budur. Bu direğin yıkılması toplumun yıkılması demektir. Nakşibendîlik Sempozyumu İstanbul'da Hüdai Vakfı tarafından düzenleniyor. İki gün önce başladı, bugün sona eriyor. Onlarca bilim adamı katılıyor. İnşallah bu girişim, tasavvufi yaklaşım tarzıyla, mirasıyla ve ruhuyla ülkemize taze bir nefes olur.
[ Ergün Yıldırım - Yeni Şafak ]
*** Ergün Yıldırım, İstanbul Üniversitesi sosyoloji bölümünden mezun oldu. Aynı bölümde Yüksek Lisans ve doktora yaptı. Bilgi Hikmet, Yeni Zemin, Kitap dergisi gibi çeşitli dergilerin yayınlanmasında katkılarda bulundu. Hayali Modernlik, Değişen Din Anlayışının Sosyolojisi, Ak Parti ve Cemaat, Akif'in Leylası isimli kitapları yayınlandı. ÜLKE TV ve TVNET televizyonlarında program yaptı. Halen Marmara Üniversitesi, Sosyoloji bölümünde profesör olarak görev yapmaktadır.