erotik shop
Bugun...


IŞİD ve Ortadoğu'nun gelecek sorunu
Yaşanan kriz siyasal, sosyo-ekonomik, epistemolojik ve aynı zamanda teolojik bir kriz. Ancak bu kriz sadece dini alana indirgenemez. Dolayısıyla üretilecek çözüm de sadece bu alanın söylem ve siyasetinden ibaret kalırsa, mevcut krize bir reçete sunamaz. Bunun yerine, bölgesel krize üretilecek çözüm veya reçeteler toplumun dokusuyla uyumlu ama gelecek perspektifli olmak durumundadır. Geleceği inşa etmeyi vaad etmeyen, bu vaadi toplum tarafında meşru ve sahici bulunmayan hiçbir çözüm reçetesi uzun erimli olamaz. Bölgenin bir geleceği inşa etme sorunu var, bir yarını tesis etme meselesi...

facebook-paylas
Tarih: 18-04-2016 13:45
IŞİD ve Ortadoğu'nun gelecek sorunu
+ -

IŞİD ile mücadele edecek bütün yapı ve akımlar, geçmiş üzerinden kurdukları bir dille bu yapıyı yenemezler. “Geçmişi en iyi ben temsil eder ve yeniden tesis ederim” yarışmasının galibi IŞİD olacaktır, çünkü bunu İslami semboller üzerinden ete kemiğe büründürmüş, İslam tarihi ve siyasal sistem alanına ait birçok kavramı bugünün koşullarında yeniden üretmiş durumda. Ebubekir Bağdâdi şahsında ‘halifeliği’, kontrol ettikleri toprak üzerine ‘İslam devletini’ yeniden inşa ettiklerini iddia ederek güçlü bir semboller mücadelesi yürütüyor ve ‘muhacir ile hicret’ kavramlarını bugünün koşullarında yeniden dolaşıma sokuyorlar. Buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkün.

Karşımızda geçmişi, kendi anlayışı çerçevesinde yeniden üretmiş ve bunu güçlü bir şekilde kullanan bir yapı var. Bu yapının inşa ettiği “Asr-ı Saadet’in” toplumsal zeminini teşkil etmeye de gönüllü geniş bir toplumsal kesim var.

***

Bu toplumsal kesimi IŞİD’e taşıyan ana etmenler dini değil, siyasal ve sosyo-ekonomik temellidir. IŞİD ve Selefi ‘cihadi’ hareketleri uzun bir süredir çalışan ve bu yapıları içeriden bilen Hasan Ebu Haniyeh ile Muhammed Ebu Rumman’ın yazdıkları ‘İslam Devleti Teşkilatı’ kitabı bu konuda derinlikli analizlere sahip. Kitabın ana tezlerinden birisini, IŞİD’in Arap dünyasında, özellikle Irak ve Suriye, özelinde mevcut sosyal ve siyasal gerçekliğin beklenen bir sonucu olduğu oluşturmaktadır. IŞİD, mezhebi ve etnik çatışmaların sürdüğü, kimlikler üzerinde bir ayrışmanın yaşandığı, siyasal sürecin siyasal ve partizan rekabetten ziyade, toplumsal çatışma sahasına dönüştüğü ortamlarda kendisini yeniden üretmeye uygun kaotik ortam yakalıyor.

***

Bu tahlil IŞİD’in siyasal talepler üzerinden değil, fakat siyasal kimlikler üzerinden yürütülen bir mücadelenin aktörü olduğunu ortaya koyuyor. Geçmişe ve kimliğe verilen referans bu hareketin meşruiyet açığını gideriyor. Buna karşın, siyasal talepler gelecek yönelimlidir, siyasal kimliklere hapsolmayı reddeder. Ne yazık ki, bölgede siyaseten anlamlı birçok İslami aktör veya grup geçmiş üzerinden bir dil kullanıp çözüm reçeteleri sunmaktadır. Arap Baharı’nın ana taşıyıcı aktörü olan, demokratik bir siyasal mücadeleyi benimsemiş ana akım siyasal İslam’ın terörize edilip bastırılmasından sonra geçmiş ve siyasal kimlikler üzerinde bir mücadele yürütmek isteyen radikal gruplar ana akımı temsil eder hale gelmeye başladılar.

***

Yaşanan kriz siyasal, sosyo-ekonomik, epistemolojik ve aynı zamanda teolojik bir kriz. Ancak bu kriz sadece dini alana indirgenemez. Dolayısıyla üretilecek çözüm de sadece bu alanın söylem ve siyasetinden ibaret kalırsa, mevcut krize bir reçete sunamaz. Bunun yerine, bölgesel krize üretilecek çözüm veya reçeteler toplumun dokusuyla uyumlu ama gelecek perspektifli olmak durumundadır. Geleceği inşa etmeyi vaad etmeyen, bu vaadi toplum tarafında meşru ve sahici bulunmayan hiçbir çözüm reçetesi uzun erimli olamaz. Bölgenin bir geleceği inşa etme sorunu var, bir yarını tesis etme meselesi...

***

Bölgedeki bütün mücadelenin ana aksını da, yarının ve yeninin nasıl inşa edileceği oluşturmaktadır. Suudi Arabistan’ın Arap Baharı’ndan bu ölçekte ürkmesi, bu dalgaya bir set çekmek için bu boyutta bir çabanın içine girmesi onun, Arap Baharı fenomeninin ifade ettiği bölgenin yarınında kendisine yer olmadığına inanmasıyla alakalıydı. Benzer şekilde IŞİD ve Selefi radikalizminin de Arap Baharı’nı benimsemediklerini, hatta bu dalgadan ciddi bir tehdit algıladıklarını biliyoruz. Çünkü bu dalga siyasal talepler orijinli ve gelecek perspektifliydi.

***

Ana akım siyasal İslam başta olmak üzere, IŞİD ile mücadele etmeye niyetli bütün gruplar, bu mücadeleye yeniyi ve yarını kendilerinin inşa edeceklerine yönelik bir söylem ve programı, IŞİD’in çekim alanına giren toplumsal kesimlere sahici bir şekilde sunarak başlamalılar.

Galip Dalay Karar




Bu haber 1178 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
YUKARI