erotik shop
Bugun...


IŞİD ve Kürt kartları
Sürece Îran ile birlikte Rusya'nın da müdâhil olması Türkiye'yi; içinde yer aldığı, lâkin son zamanlarda arasına mesâfe koyduğu Atlantik Dünyâsı'na yeniden yakınlaştırıyor. Beğenelim ya da beğenmeyelim rasyonel olan da zâten bu. Ama tam da burada bir paradoks var. En başta Îran Türkiye'yi IŞİD'in tabiî müttefiki olarak göstermek için elinden geleni yapıyor. Resmi biraz daha netleştirelim: Bugün Ortadoğu'da Sünnî olmak şu ya da bu derecede pro-IŞİD olmak ile bitişik, yapışık bir hâle getirildi. Bu tez, daha yoğunluklu olarak Türkiye'deki Sünnî anaakım siyâsetin taşıyıcısı olan AK Parti iktidârını da mahkûm etmek için kullanıldı; kullanılmaya devam ediyor. Bütün gayretler Türkiye ile Atlantik Dünyâsı arasındaki ilişkilerin konsolidasyonunu engellemek ve Türkiye'yi yalnızlaştırmak.

facebook-paylas
Tarih: 11-12-2015 01:19
IŞİD ve Kürt kartları
+ -

Ortaadoğu'daki kördüğümün esas belirleyici aktörlerinin birinci derecede müdâhil güçler olmadığı yolundaki kanâatim giderek pekişiyor. Rusya, Îran ve PKK arasındaki hat ile Türkiye arasındaki sıkışmışlık ve bu noktada yaşanan gerilimler süreci açıklamıyor. Bu, olsa olsa daha büyük bir resmin içinde anlamını ve karşılığını bulabilir.

Bugün artık rahatlıkla görebiliyoruz ki, Irak'ın işgâli ve Arap Baharı ile devam eden süreç Mezopotamya'nın geçerli haritalarının dağıtılarak yeni bir siyâsal coğrafya inşâsı için yapıldı. Birkaç sene boyunca toz bulutlarının dağılması ve güç odaklarının şekillenmesi beklendi. Önce Îran boy gösterdi. Îran'ın bölgeye dalışı ve Sünnî güçlerle bir savaşı başlatması bekleniyordu. Bu gerçekleşti. Îran'ın böyle bir konjonktürde birincil hasmı İsrâil olmaktan çıktı. Îran'ın ve uzantısı olan Hizbullah'ın anti-Sünnî siyâsetleri, birinci derecede Türkiye, Suud ve Körfez Dünyâsı'nı hedef aldı.

Sürece Îran ile birlikte Rusya'nın da müdâhil olması Türkiye'yi; içinde yer aldığı, lâkin son zamanlarda arasına mesâfe koyduğu Atlantik Dünyâsı'na yeniden yakınlaştırıyor. Beğenelim ya da beğenmeyelim rasyonel olan da zâten bu. Ama tam da burada bir paradoks var. En başta Îran Türkiye'yi IŞİD'in tabiî müttefiki olarak göstermek için elinden geleni yapıyor. Resmi biraz daha netleştirelim: Bugün Ortadoğu'da Sünnî olmak şu ya da bu derecede pro-IŞİD olmak ile bitişik, yapışık bir hâle getirildi. Bu tez, daha yoğunluklu olarak Türkiye'deki Sünnî anaakım siyâsetin taşıyıcısı olan AK Parti iktidârını da mahkûm etmek için kullanıldı; kullanılmaya devam ediyor. Bütün gayretler Türkiye ile Atlantik Dünyâsı arasındaki ilişkilerin konsolidasyonunu engellemek ve Türkiye'yi yalnızlaştırmak.

Rusya da Îran okumasına birebir oturan tezlerle hareket ediyor. “Türkiye-IŞİD ortaklığı” iddiasının ne kadar saçma ve geçersiz olduğunu bilsek de Türkiye'nin bu tarz algılamanın içine oturtulmak istendiği ortadadır. O zaman şu soruyu da sormak durumundayız. Bize saçma sapan gelen bu iddianın Batı'da sâhiplenilme riski nedir?

Avrupa'yı vuran IŞİD eylemleri, genel olarak yabancı; özel olarak da İslâm düşmanlığı hisleri ile hareket eden kamuoylarını ve onların partilerini dikkât çekici bir şekilde güçlendiriyor. Fransa'daki son seçimlerin neticeleri buna işâret ediyor. Mesele sâdece aşırı sağın yükselmesi değildir. Bugün Avrupa'da merkez sağ da kendi içinde yerleşik ılımlı çizgilerini tâkip etmekte zorlanıyor. Avrupa bugün hızla merkezliği artık tartışmalı bir merkez sağ ya da aşırı sağın işgâline uğramaktadır. Bu oluşumlar, Îran ve Rusya'nın, Türkiye'yi IŞİD çizgisine oturtan tezlerini satın alabilir. Buna dikkât etmek gerekiyor. Göçmen meselesi sebebiyle zorunlu da olsa Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye yakınlaşması bu tehlikeyi savuşturmak adına iyi bir fırsat oluşturuyor.

ABD'de ise 2016 seçimini Cumhûriyetçilerin kazanacağı tahmin ediliyor. Bütün mesele Cumhûriyetçilerin seçime D. Trump gibi bir adayla mı gideceğidir. Eğer Trump ya da ona muâdil bir başkan seçilecek olursa Rusya ve Îran tezlerinin bu defâ ABD tarafından da şu ya da bu derecede paylaşılabileceği bir iklim ve ortam doğmuş olacaktır. Burada yine Türkiye'nin diplomasisine büyük iş düşüyor. ABD'yi dikkâtli bir şekilde izlemek, edebileceği kadar marke etmek; İslâmofobi salgınının Türkiye'yi hedefe almamasına çalışmak.

Türkiye ile Atlantik Dünyâ'nın entegrasyonunu zedelemek için açılan ikinci kart ise Kürt kartı. “IŞİD'in katlettiği Kürtler” ile “Türkiye'nin katlettiği Kürtler” muhayyel bir kolaj hâline getirilip “dünyâ kamuoyuna” servis ediliyor.

Ben, Ortadoğu'nun; hele hele Leviathan üzerinden son tahlilde ne Rusya ne de Îran'a bırakılmayacağını düşünenlerdenim. Neticelerini ya da nerelere gideceğini bilemem ama, Atlantik Dünyâ'nın Ortadoğu'ya er geç doğrudan müdahâle edeceğini Rusya ve Îran ile karşı karşıya geleceğini öngörüyorum. Gelişmeler ve hazırlıklar da zâten bunu gösteriyor. Mühim olan bu müdahâlenin ardından Türkiye'nin geleceğinin ne olacağıdır. Burada kritik olan; muhayyel Türkiye-IŞİD bağının, Atlantik Dünyâ tarafından bir şekilde satın alınması riskidir. Kürtlerin geleceğini de belirleyen bu olacaktır. Atlantik Dünyâ'nın yeniden şekillendirmeye doğru adım adım gittikleri Ortadoğu'da Kürtler için tercihini ya henüz yapmamış olduklarını; ya da çoktan yapıp açık etmediklerini düşünüyorum. Bu da bir fırsattır. Eğer Türkiye engelleri aşıp, Atlantik Dünyâ'daki konumunu konsolide edebilirse, Stalinist Kürt hareketinin Rusya-Îran hattındaki tercihine gömülmeleri ve buradan çıkamamalarına yol açar. Diğer ihtimâli düşünmek bile istemiyorum…

** Süleyman Seyfi Öğün - Yeni Şafak 




Bu haber 1794 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
YUKARI