''Artık buna saygı duymuyorum, artık bundan hoşlanmıyorum!'' diyor sesi kısılırcasına.
Bitirmeme izin verin, dinleyin, diye sesleniyor sesini bastırmaya çalışan kalabalığa. Ve mealen ;Yahudilerin işledikleri savaş suçlarını haklı çıkarmak için kendi yaşadıkları zulümleri öne sürmelerinden daha aşağılık bir şey düşünemiyorum….
Konuşan adam Norman G. Finkelstein’den başkası değil. “Holokost Endüstrisi”kitabıyla dünya çapında büyük yankı uyandıran Yahudi bir akademisyen.
...''yabancılara karşı soykırım kartını oynamaktan hiç hoşlanmıyorum'' diyor, bahsi geçen acıları bilmediği, tuzu kuru olduğu sanılınca, babasının ve annesinin Nazi kamplarına gönderildiğini en üst perdeden söylüyor. Kısacası bütün acıları yaşamasına rağmen itirazı var olan bitenlere…
Hayır, sakın!
Sakın acılarımızı istismar etmeye kalkmayın, diyor gittiği her yerde. Kurumlardan, çevrelerden dışlanıyor. Kendisini dinlemeye gelenlerin bir kısmı “ yine hakkımızda ne söyleyecek ” diyen kızgın Yahudiler ise, bir kısmı da kendisini öldürmek isteyecek kadar nefret dolu insanlar oluyor. Yanında bulduğu azınlık ile birlikte bir bakmışsınız sıradışı eylemleriyle İsrail’in Filistinlilere yaptıklarını ana yolun ortasına uzanarak protesto ediyorlar, bir bakıyorsunuz gözaltında...
“Holokost Endüstrisi” kitabında , Yahudi soykırımının nasıl politik bir sopa olarak kullanıldığını ve bununla da yetinilmeyip adeta bir para kaynağına dönüştürüldüğünü anlatıyor. Yahudi soykırımıyla ABD ve İsrail Ortadoğu’ya gönül rahatlığı ile, tedirginlik duymadan müdahale ediyorlar, soran olursa da:
“Biz çok acı çektik!” diyorlar.
Ekonomik kısmı ise çok daha sofistike. Bir sinema sektörü oluşturulmuş, soykırım mağdurlarının acılarının parasal bir değere dönüştürülmesinin en kestirme yolu olmuş ve işin kötü tarafı bu para gerçek mağdurlara değil Yahudi Lobisine ve İsrail’e aktarıldığını söylüyor Finkelstein.
Avazı çıktığı kadar bağırıyor adam :
İsrail’in yaptıklarına sessiz kalan birinin Yahudi soykırımından bahsetmeye hakkı yoktur, bu sessiz kalanların soykırımı istismar veya inkar edenlerden kumaş olarak zerre farkları da yoktur….
Finkelstein bu tavrıyla “lanetli Yahudi” olmuş durumda, daha bizim anlayacağımız dille “hain”. Yahudilerin menfaatine çomak sokmak gibi büyük bir suçtan hüküm giymiş.
Oysa o, annemden aldığım öğütle, diyor, vicdanlı olmak zorundayım….
Eleştirilemez mevzular vardır böyle sahalarda, akademisyen birinin eleştirmemesi gereken konular. Finkelstein Amerika’da çok yanlış bir kapıyı açıp gördüklerini anlatarak “içimizdeki İrlandalı”laşıyor. İsviçre ve Amerikan bankalarına soykırım endüstrisinden akan parayı gösteriyor, azıcık buna meyledenlerin Hitler sempatizanlığı ile suçlandığı kulvarlarda….
Finkelstein ‘i okurken hiç yabancılık çekmedim. Çünkü acıların istismarı ve bunun adeta endüstrileşmesi sadece Yahudiler ile ilgili bir durum değildi.
Türkiye’de Kürt Meselesi dendiğinde buna benzer bir durumla karşı karşıyayız. Gerçek acı çekenler ve başkasının acısını ekmeğine sürüp yiyenler...
Baştan söyleyeyim, Aman ha! sakın Kürtler ve Siyonistler aynıdır dediğim anlamı çıkarmaya çalışmayın. Bu kendi sudaki yansımama küfrediş olur zira. Aslında söylemek istediğim dümdüz söylediğimdir. İroni yapmıyorum, ima etmeye çalışmıyorum, söylediğim ise, geçmişte yaşadıklarımızı bir kenara bırakmayı başaramazsak birkaç nesil daha patalojik bir şekilde “efkarlıyızçünkü çok acı çekmişiz” demeye devam edecek. Üstelik bunu salık verenlerin asla umrunda olmayacak arabesk bir geçmişi sırtlanış olur bu, geleceği de elimizden çalan ….
Tarihin çöplüğünü yaralarımıza tuz basmak için karıştıranlar, seksenlerde, doksanlarda… diye söze başlayanlar, fiziksel acıları devam ettiremeyeceklerse bile en azından psikolojik acıyı devam ettirmek derdindeler. Aynı sebepten, yani acının politik ve ekonomik karşılığı yüzünden.
Devamı : http://www.fikirzemini.com/yazarlar/zeynep-rana-karatas/holokost-endustrisi-ve-hendekler/60/