Darbe akşamına ait, yüreğimizi burkan ve öfke duygularının kabarmasına yol açan çok sayıda görüntü medyada dönüp dolaşıyor. Beni en çok sarsan karelerden biri, tankların önünde duran bir kadının maruz kaldığı ateşin sonucunda yere kapaklanmasını resmeden görüntü oldu. Kadın, ellerini kaldırarak ölüm makinesine bir şeyler anlatıyor; ancak aldığı cevap, bir azgın kurdun silahının yivli namlusundan çıkan kahredici kurşun oluveriyor. O görüntüyü seyrettikçe Cengiz Aymatov’un Gün Olur Asra Bedel romanında betimlediği “mankurt” tiplemesine gidiyor aklım.
Mankurt, bir adamın aklıyla, vicdanıyla, tüm insani melekeleriyle bir efendiye teslim oluşunun hikâyesini anlatır. Hikâye kısaca şöyledir:
Kaçırılan bir delikanlı, birtakım yöntemler uygulanarak beyni yıkanır ve efendisine mutlak surette teslim olur, kulu kölesi haline gelir, efendisinin dışındaki herkesi düşmanı beller. Çocuğunu kaybeden anne uzun aramalar ve uğraşların sonucunda bir gün oğlunun izini bulur. Oğlu, efendisinin develerini gütme “hizmeti” görmektedir. Anne, anneliğin verdiği hasret duygularıyla kollarını açarak ona doğru koşarken oğlu, onu efendisinin develerine zarar verecek bir varlık olarak algılar ve yaklaşmaması için uyarır. Anne, çocuğunun bir ölüm makinesine dönüşünden habersiz olarak ona doğru koşar. Birkaç adım attıktan sonra oğlu olacak mankurtun silahından fırlayan kurşun yüreğine saplanır, olduğu yere yığılıverir.
***
Fetullahçı Terör Örgütü’nde yer alan militanlar, Gülen’in öğretisini dinin kutsal kitabı, kendisini peygamberi ve ilahı haline nasıl getirebiliyorlar? Yaptıklarının, söylediklerinin hiçbirini nasıl olur da hiç sorgulamaz; kendisini bütün dünyaya hükmeden, yanılmaz, yanlış yapmaz masum bir kâinat imamı olarak kabul ederler?
Bu soruların cevabı Gülen örgütü içinde yetişen insan tipinde gizlidir. Gülen örgütü, tavlamak istediği bir insana hayatında görmediği sıcak ilgiyi, sevgiyi, sevecenliği göstererek; ona hak etmediği değeri vererek, gerektiğinde hediyelere boğarak duygu dünyasına hükmeder ve onu zamanla kendi sarmalına alır. Örgüte entegre ettikten sonra endoktrinasyon süreci devreye girer. Endoktrinasyon, insanın “ben” duygusunu yok etmekle başlar. Kişinin benliği, kişiliği, şahsiyeti “ene” söylemi üzerinden şeytanlaştırılarak yok edilir; onun yerine Gülen’in ve örgütünün kabarık beni yerleşir. Endoktrinasyon süreci tamamlandığında örgüte giren insan sadece kişiliğini kaybetmez; aynı zamanda düşünme ve sorgulama yetisini, beraberinde de adalet, acıma, merhamet ve şefkat duygusunu, hatta ahlaki duyarlılığını da yitirir. Artık tek varlık nedeni örgüte hizmettir. Hizmetin üç ayağı vardır: Örgüt için durmadan çalışmak, ona maddi kaynak temin etmek ve aynı zamanda bir istihbarat elemanı gibi örgüte başkası veya olup biten hakkında bilgi taşımak.
Gülen örgütüne mensup mankurtlar Aymatov’un mankurtu gibi sade, yalın, düz, tek kişilikli robotik insanlar değildir. Aksine çok kişilikli, çok suretli oynak bir yapıdadırlar.En az iki tane yüzleri vardır. Birisi herkese sahte gülücükler atan, gülümseyen, her kılıfa girebilen “görünür” kişiliktir. Diğeri ise çoğu zaman “ötekine” karşı nefret ve öfkeyle dolu, gerektiğinde canavarlaşan, ölüm makinesine dönüşebilen, “abilerin” dümen suyunda ağdaki balık gibi çırpınan, bin bir çeşit fücur ve fesatla dolu “gizli” kişiliktir. Bu gizli kişilik, içinde birden fazla Haşhaşi hançeri barındırır. “Yukarı”dan emir aldığında, alır bu hançeri, kol kola gezdiği, birlikte yiyip içtiği, uzun süre beraber yaşadığı, gözünün içine baktığı, yüzüne güldüğü adamın yüreğine saplar. Tıpkı amirlerinin kafasına silah dayayan yaverler gibi…
Kısaca, Fetullahçı Terör Örgütü’ne mensup, ona tam tamına teslim olmuş bir mankurt, insanı her an satmaya hazır kaypak, ilkesiz, kişiliksiz ve omurgasız bir karaktere sahiptir. Ona asla güvenilmez. Gösterdiği sıcak ilgi ve güler yüzün arkasında bin bir hile, fesat ve fücur saklıdır. Dış dünyasında güler yüz gösterirken, iç dünyasında düşündüğü tek şey muhatabını tavlayıp örgütüne kazandırmak veya farklı yollardan ondan yararlanmaktır. Gösterdiği gülen yüze güvenip dayandığında bir köpük tabakasına yaslanmış gibi yere yığılıverir insan.
***
Gülen hareketinin temeli “2Y, 4H” formülüne dayanır. Y’ler yalan ve yolsuzluğa işaret eder. Gülen örgütünün en temel değeri yalandır. Her tür faaliyetlerine akla hayale gelmez yalanlarla mistik bir boyut katarak insanları büyülerler. Bununla birlikte örgüt üyeleri, örgütün hasımlarına karşı her tür yalana, iftiraya ve kumpasa başvurmaktan asla çekinmezler.
Yolsuzluğa gelince: Gülen örgütü aynı zamanda para, mülk ve servet devşirme mekanizmasıdır. Örgüt mensupları bu tür kaynakları toplayıp sorumlu oldukları yere aktarmaktan başka bir şey bilmezler. Bu kaynaklar tamamen kapalı devre bir sistem içinde kullanılır veya değerlendirilir. Açıkgözlü, uyanık “abiler” örgütün kaynaklarını olabildiğine istismar edebilmektedirler.
Örgütün yapısını oluşturan H’ler ise örgütün, “hizmet”, “hikmet”, “himmet” ve “hidayet” gibi dört ayak üzerine oturmuş işleyiş felsefesine işaret eder. Örgüt mensubunun beynine kazınan şey şudur: Kendini bütün varlığınla hizmete adayacaksın, örgütle ilgili her şeyde bir hikmet göreceksin, örgüte daima himmet toplayacaksın ve sonucunda da hidayete ereceksin! Bu mekanizmalar aynı zamanda örgüt mensuplarının beyin yıkama araçlarıdır. Sorgulayıcı olmamalarının temelinde bunlar yatar.
***
Kurtların bir özelliği vardır: Ağızları kan gördüğünde ya da kan kokusu aldıklarında azar, gözlerini kan bürür, hiçbir şeyi görmez olurlar. İçlerinden biri yaralanacak olursa dönüp onu parçalar ve yerler.
Gülen örgütünün mankurtlarını azgın kurtlara dönüştüren şey “para” ve “iktidar” oldu. Bunlar kime selam verdilerse “burs” veya “himmet” adı altında para kopardılar. Çoğu zaman aynı okul projesi için onlarca iş adamından para devşirdiler. Böylece bir okul yapıp, on okulun parasını topladılar. Aynı şekilde kime selam verdilerse “burs” adı altında himmet parası aldılar. Topladıkları bursların yüzde birini bile öğrencilere burs olarak vermediler. Stratejik yerlere yerleştirecekleri çok az öğrencinin dışında hiç kimseye doğru düzgün burs vermedi Gülen örgütü. Yurtlarında veya evlerinde düşük ücretle barındırdıkları öğrencileri de değişik işlere koşturarak onlardan yararlandılar. Ama onlar üzerinden devasa bir rant makinesini ve çarkını döndürdüler.
Gülen örgütünün militanları, 17-25 Aralık sonrasında para muslukları kesilince, bin bir hile ve desiseyle kaptıkları iktidar koltuklarını kaybedince veya daha da kaybedeceğini anlayınca aç kalmış azgın kurtlara dönüştüler. Mankurtların 15 Temmuz akşamında sergilediği kanlı manzaralar bunun sonucunda ortaya çıktı.
Karar