İnsanlık, özellikle modern zamanlarda çok daha iğrenç olanlarına da tanıklık etti. Bizler giderek hayatımızın bir parçası ve normali olmaya başlayan eşcinsellik benzeri sapkınlıkların şaşkınlığını yaşarken, hepimizin gözleri önünde, Avrupa’nın en çağdaş metropollerinde, koca koca adamlar ve kadınlar, adını pedofili koyarak bilimselleştirdikleri(!) veya en kötü ihtimalle sıradan bir psikolojik hastalık gibi sundukları çocuk istismarının/sübyancılığın bir insan hakkı olduğunu savunmaya başladılar. Kısa süre içinde daha da ileri gittiler. Bu sözde hakkı savunmak için periyodik yayınlar çıkardılar.Hatta parti bile kurdular.
Ancak bunların hiçbiri Karaman ve Adana’da olanlar kadar acıtmadı canımızı. Müslüman bir ülkede, dindar nesil yetiştirmek için kurulmuş organizasyonlarınkontrollündeki evlerde, çocuklarını daha dindar yetişsinler diye dindarlara teslim edenlerin emanetlerine ihanet edildi. İnanmak istemedik. Özellikle Karaman’a inanmak çok zordu. Eminim ki aileler de inanmak istememişlerdi. Çünkü Müslümanlar kendilerini temsil etme iddiasında olanların böylesi bir olay ile anılabilecekleri ihtimalini dahi akıllarına getirmemişlerdi. Bu, kendimize, değerlerimize ve bizden olanlara ne kadar güvendiğimizin bir göstergesiydi. Aslında hayatlarını İslami ve yerli olanla mücadeleye adamış muarızlarımız da bunu Müslümanlardan beklemiyor, Müslümanlara yakıştırmıyorlardı. Nitekim Karaman bahanesi ile İslam’a ve Müslümanlara saldırırken “siz nasıl Müslümansınız ve bu nasıl İslam” diye haykırmaları da bunun ilan edilmemiş bir itirafıydı.
DEVAMI: http://www.fikirzemini.com/yazarlar/nihat-karademir/karaman-dan-sonra-adana-devlet-cemaat-kadro-yeniceri/172/