Siyasetin görünen ve göründüğü gibi olmayan yüzü hakkında konuşmak halk için kaçınılmazdır.
İnsan gördüğünü, duyduğunu, anladığını konuşur pek tabi ki…
Ancak siyasetin bir de görünmeyen ve görünenden ibaret olmayan başka yön, etken ve belirleyicileri vardır.
Ayrıca özellikle siyasetin, siyasal mücadelelerin pek de hoş olmayan sonuçları açısından sorumluluk alıp almamak çok ciddi etik tarafı olan bir problemdir.
Bir de bizzat bu siyaseti yapanların konumlarını, sorumluluklarını düşününce işin ciddiyetini daha iyi anlayabiliriz.
Meşhur sözdür; “iki koyunu güdemeyene bu memleket teslim edilir mi?” diye…
Siyaset yapmak çoğu zaman insanın canı, malı ve güvenliği konusunda irade beyanında bulunmak demektir.
Sözün uzaması pahasına bu öncülleri yazmak zorundayım.
Siyasetin herhalde en kötü yüzü sonuç ne olursa olsun bir kesimi kötülemesi olsa gerek…
Şimdi kaseti biraz geriye alıp 7 Haziran seçimlerine dair genel bazı tespitleri ortaya koyalım. Bundan yola çıkarak 1 Kasım seçimleri analiz etmeye çalışacağız…
7 Haziran seçimleri Türkiye’de “Kürt Sorunu” şemsiyesi altında siyaset yapan HDP bileşenlerinin inanılmaz yüksek motivasyonlu, ciddi atraksiyonlu bir seçimi oldu.