Akşam gazetesi yazarı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun fahri danışmanı Etyen Mahçupyan 1 Kasım 2015 Genel Seçimi sonuçlarını Al Jazeera'ye değerlendirdi. Mahçupyan'a göre, yüzde 30 oranında olduğunu tahmin ettiği esnek, kalıplaşmamış ve partiler arasında tercih yapmaya devam eden seçmen, MHP ve HDP'yi cezalandırdı, AK Parti'yi ise mükâfatlandırdı.
Seçmenin mesajı ne?
Seçmenin mesajının doğru bir soru olduğunu sanmıyorum. Değişik seçmenlerin kendilerine göre yaptıkları tercihler var. Biz o tercihlerin hepsini bir araya koyup buradan çıkan sonuca bir mesaj atfediyoruz. Şimdi böyle baktığımız zaman şunu görüyoruz: Bir partiden diğerine kaymalar eğer bize bir şey söylüyorsa, çıkan sonuç olarak şunu söylemek lazım. Geçen üç ay içinde belirli bir şekilde en azından esnek seçmen bir şekilde kalıplaşmamış seçmen, partiler arasında tercih yapmaya devam eden seçmen - bunun yüzde 30 civarında olduğunu düşünüyorum. İşte bu seçmen MHP ve HDP’yi cezalandırdı. Buna karşılık AK Parti’yi mükafatlandırdı.
Neden HDP ve MHP'yi cezalandırdı, neden AKP'yi mükâfatlandırdı?
Birden fazla sebep olabilir. Biz bunları araştırma yapmadan bilemeyiz. Ama en azından şu var. Seçmenin kafasında AK Parti doğru davrandı bir şekilde, bu iki parti de yanlış davrandı. Şimdi bu niye oldu? Şiddet eylemlerindeki tavır etki etmiş olabilir, bu önemli olabilir. İstikrarı desteklemek veya desteklememek bir faktör olabilir. Milliyetçilik, uç noktalara gitmek ya da merkeze doğru gitmek önemli olabilir. Türkiye’de önemli bir orta sınıf var. Bunu unutmayalım ve bu yüzde 30 ise çok büyük ihtimalle orta ve üst sınıflara ait. Ve de çok büyük ihtimalle Batı kıyısından ziyade Orta Anadolu ve Doğu Anadolu’ya kayan bir şekilde. Bu kitlenin yani istikrar ve terör meselesinde daha hassas davranma ihtimalini sosyolojik olarak biliyoruz. Böyle bir tahmin yapabiliriz.
MHP’deki düşüşü neye bağlıyorsunuz?
MHP’de Bahçeli’nin çok etkili olduğunu düşünüyorum. Bahçeli’nin stratejisi ‘kazan ya da kaybet’ ya da, ‘ya hep ya hiç’ türünden bir stratejiydi. O strateji kaybetti. Bahçeli Türkiye’de hükümetin kurulmasını engelleyen, Türkiye’de siyasetin önünü kapayan birisi olarak algılandı muhtemelen. MHP seçmeninin, önceki oy davranışından şunu biliyoruz, en az üçte biri demokratik eğilimleri yüksek olan bir seçmen. MHP’ye bakarak MHP seçmenini yargılamamak lazım. MHP seçmeni şu anda gözüken MHP’den çok daha özgürlükçü bir yapıya sahip. Bu özgürlükçü bakış tatmin edilmediği zaman MHP otomatik olarak AK Parti’ye doğru kayıyor. Burada da MHP çok vahim bir yanlış yaptı. Ve aynı dönemde de AK Parti çok az yanlış yaptı ya da hiç yapmadı. O zaman da denge bozuldu yani, MHP ile AK Parti’yi dengeleyen bir şey vardı. Seçmenin kafasında o tamamen AK Parti lehine bozulmuş oldu.
AK Parti’nin yükselişini neye bağlıyorsunuz?
Daha önce nasıl düşmüştü diye baktığımızda şunu görüyoruz. Daha önce HDP’ye giden oyların bir kısmının geldiğini anlıyoruz. O, 9 puan kaybın olsa olsa ancak 1- 1,5 puanına denk gelmiş olabilir. Öte yandan sandığa gitmemiş olan bir 4 puan vardı. Bu 4 puanın da gene 1,5’unu AK Parti almıştı dağılımdan ötürü. Ama şimdi o insanların hepsi sandığa gitti. Bence bir 4 puan da buradan geldi. MHP’den de MHP ile AK Parti arasında gidip gelen bir kesim var. Oradan da 1 ya da 2 puan geleceği düşünülüyordu. Onu da aldı AK Parti, ama daha fazlasını aldı. O daha fazlası da Saadet Partisi ile BBP arasındaki 1-2 puandır. Buna ilâve olarak MHP’den gelen, daha önce gelmemiş olan ve şimdi gelen ilave 1-2 puan var, onun tam nasıl dağıldığını tüm rakamlar çıktıktan sonra öğreneceğiz. Ama şunu söyleyeyim, AK Parti her parti ile karşı karşıya geldiğinde, ikili ikili ele aldığımız da böyle denklemler kurduğumuzda, hepsinde de kendi lehine bir sonuç çıkartmış oldu. Hem kendi sandığa gitmeyen seçmenini geri çağırdı, hem de HDP’ye gitmiş olanların bir bölümünü az da olsa geri aldı. MHP’ye kaybettiklerini geri aldı ve bununla da yetinmeyip muhafazakâr tabanın ilave oylarını aldı. 2-3 puan kadar muhtemelen çıkacaktır o ve dolayısıyla bu noktaya geldi. Tek tek sosyolojik olarak baktığımızda anormal bir durum görmüyoruz. Sonuç olarak nasıl 50’den 41’e inmesi normal ise şimdi de 41’den 50’ye çıkması o kadar normal.
Sonuçlara Erdoğan’ın etkisi var mı, yoksa bu Davutoğlu’nun başarısı mı?
Bu çok doğru bir analiz olmaz. Burada AK Parti seçmen tarafından bir bütün olarak algılandı. Şu anda Erdoğan, Davutoğlu ve teşkilatın bir bütünleşmesi söz konusu AK Parti’de. Buna insanlar bence teveccüh gösterdiler. Yani insanlar sandığa giderken ben Erdoğan için ya da Davutoğlu için sandığa gidiyorum demediler. Türkiye’nin geldiği noktada belki geçmiş seçimlere göre daha AK Partilileştiler bu insanlar ve partiye oy verdiler.
“Türkiye’nin sosyolojisi değişmedikçe, AK Parti 10 sene daha kazanır”
Seçimin kaybedenlerini ne bekliyor?
Tabii bunların kendi içlerinde tartışmaları olacaktır muhtemelen. Burada çok garip bir şey var. Bu, Türkiye’nin tarihsel macerası dışarıda bırakılarak anlaşılabilecek bir durum değil. Bu seçim, bu partiler kaç senedir hiçbir şey söylemiyorlar topluma. Ama ona rağmen doğru dürüst oy da kaybetmiyorlar. Öte yandan doğru dürüst oy patlaması da yapamıyorlar. Yani bura da kimliksel olarak bir sıkışma yaşanıyor. O sıkışma CHP’yi de MHP’yi de hatta HDP’yi de belirli bir artı eksi 2 sınırın arasında tutuyor. Böyle olduğu sürece de büyük başarısızlık da olmuyor, büyük başarı da gelmiyor. Bir statüko oluşmuş durumda. Ve bence bu tamamen sosyolojik bir durum. Yani Türkiye’deki sosyoloji değişmediği sürece CHP’ye de hep aynı oranda 11 milyon yine 11 milyon oy çıkacaktır. MHP’nin de o çekirdek oyu var, o oy hep çıkacaktır. HDP’ye de bu oy hep çıkacaktır. Ne yaparsa yapsın bu partiler… Böyle olunca değişmeleri de gerekmiyor. O zaman da AK Parti kazanmaya devam ediyor. Bu bence bir 10 sene daha devam edecek. Ben bir 10 sene daha diğer partilerin gerçek anlamda Türkiye’ye ve dünyaya dokunan, kendilerini değişmeye doğru sevk edecek bir çizgiye gireceklerini sanmıyorum.
Çözüm süreci ne olur?
Bence çözüm sürecinde ikili bir tavır söz konusu olacak. PKK konusunda bir geri adım olacağını hiç sanmıyorum. Gördüğüm kadarıyla silahlı çatışma ve Suriye’deki olay devam ettiği sürece hükümet de PKK’ya karşı şu anki tavrını, çatışmacı tavrını devam ettirecek. PYD’ye karşı da devam ettirecek. Orada çok taviz verme ihtimalini görmüyorum. Öte yandan yurt içinde de HDP’nin muhatap alınma ihtimalinin çok düşük hale geldiğini görüyorum. Ve AK Parti’nin şimdi Kürtlerle baş başa olduğunu düşünüyorum. Kürtlerin beklediği, umduğu reformların yapılıp yapılmayacağı bunların vaatleri, vs. AK Parti’nin şu anda ajandası olmak durumunda. Bununla ilgili hızlı bir şekilde bir şeyleri söylemek durumundalar. Bunu göreceğiz ne kadar yapacaklarını…
Öcalan faktörü ne olur? Masaya farklı şekilde dönüş olur mu?
Şu andaki durumda bence dış politikada bir istikrar gelene kadar şu anda ne Öcalan’ın, ne de HDP’nin bir rolü olabilir. Tahminim bu. Dış politikada bir stabilite imkânı doğduğu zaman ancak Türkiye’de yeni muhataplar ve çözüm süreci olayı başlayacak diye düşünüyorum ben. Bu arada da reform adımları vesaire gibi yeni adımlar atmaya çalışacak diye düşünüyorum.
Çözüm sürecinde HDP’yi muhatap almaz mı diyorsunuz?
HDP’nin son bir yıldaki tutumu muhatap alınmayı hak etmiyor. Şu anda çıkan sonuç da bölge halkı açısından da biraz böyle olduğunu söylüyor. Ve de Demirtaş’ın her dediği maalesef siyaseti reddeden, AK Parti ile her hangi bir ilişkiyi reddeden şekilde kurulan cümlelerle yürütüldü şimdiye kadar. Ve bence HDP - PKK bağlantısı kesilmediği sürece, PKK’ya mesafe alamayan bir parti olduğu sürece, AK Parti’nin HDP’yi muhatap alması ve herhangi bir işbirliğine girmesi düşünülemez. Çünkü o işbirliği başladıktan bir hafta sonra ne olacak bilemiyorsunuz. Bilmediğiniz bir riskin altına giremezsiniz. Bu toplumu da oraya sürükleyemezsiniz.
Bölge halkı da muhatap alınmasını istemiyor dediniz ama HDP yine bölgede birinci parti.
Tabii öyle kemikleşmiş bir oran var orada.
Bu orana kemikleşmiş mi diyorsunuz? AK Parti daha önce birinci parti de oldu bölgede?
Çünkü AK Parti de Kürtlerin beklediği gibi davranmış değil henüz. Davranmaz ise o oylar HDP’nin oyları olur. Çünkü HDP’nin çıtası düşük. Kürtlerin gözünde HDP’nin bir şey yapması beklenmiyor, AK Parti’den bekleniyor. AK Parti bekleneni yapmaz ise o zaman AK Parti’yi de desteklemenin mantığı kalmıyor Kürtler için. Hele baraj yüzde 10 iken… Şimdi eğer baraj yüzde 5 olsaydı HDP yüzde 8 oy alacaktı. Barajı sıfıra indirin HDP oyu kemikleşmiş durumuna döner.
AK Parti içinde liderlik tartışması yaşanır mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu arasındaki ilişki nasıl seyreder?
Ben öyle bir şey düşünmüyorum. Olmaz hele şu andan sonra hiç olmaz. Şu anda gelinen nokta, işbirliğinin yan yana durmanın mükâfatıdır. Eğer bunun kıymetini bilmezse AK Parti kendisi kaybeder. Burada tek adam, şu adam, bu adam değil, takım olayına yeniden dönüş yaptı AK Parti. Ve o tabanda hissedildi algılandı ve bu teveccüh de ondan. Tüm Türkiye’nin geldiği düzeye baktığımızda tek adam hiç bir zaman bu şekilde oy alamaz.
Takım ruhuna dönüldü denebilir mi?
Yani tabii o ruh var mı ondan emin değilim tam. Ama en azından bir yeniden yan yana gelme dürtüsü üretti ve birbirinden razı olarak yeniden bir tür dayanışma olgusu ortaya çıktı AK Parti’de. Birlikte davranma, birlikte durma olgusu ortaya çıktı. Meselâ, şöyle söyleyeyim, geçen Haziran’da milletvekili olmuş ancak şimdi bu listeye konmamış olan insanlar var, gittiler yine seçim çalışması yaptılar. Bülent Arınç iyi bir örnek. Eleştiriler yaptı, kendisinin dışlandığını söyledi. Ondan sonra gitti, farklı yerlerde seçim çalışması yaptı. Yani bu farklı bir olay olduğunu gösteriyor AK Parti’de. Dolayısıyla lideri, vesaireyi aşan bir ortak sahiplenme duygusu üretti ve bunu hayata geçirdi AK Parti’de. Ama bu önümüzdeki dönem için yeni bir takım ruhu üretir mi üretmez mi bunu bilmiyoruz. Ama önlerinde bir maç vardı, o maça böyle çıktılar. Öyle diyelim. Maçı öyle kazandılar. Ama daha sonra bu süreç buradan bir takım çıkacak mı, öyle yaşayacak mı, onu göreceğiz. İhtimal çok ama yine de gözlemci olarak görmemiz lazım.
"AK Parti'nin son 4 aydır performansı çok olumluydu"
'İstikrar için tek başına iktidar gerekir' söylemi seçmenin oy verme tercihini etkiledi mi?
Yani tabii sonuçta Türkiye’nin çok geniş bir orta sınıfı oluştu. Bu orta sınıf global bir dünyanın bir orta sınıfı. Bu orta sınıf genellikle hızlı bir şekilde kamusal alana girmiş olan daha muhafazakâr içe kapanık kesimlerinden geliyor. Dolayısıyla eğitim seviyesi yükselen çekirdek aileye giden bir sosyoloji var. Şimdi bu insanlar tabii ki imkânları var. Programları var ve hayatlarının başlarındalar. Mesela kredi borçları var, hayalleri var, borçları var. İşlerini yeni kuran insanlar olarak düşünürsek, bu büyümeyle, milli gelir artışıyla beraber çok çok önemseyeceklerdir. ‘İstikrar eğer koalisyonla olamıyorsa ancak tek parti ile oluyorsa, AK Parti der’ seçmen. Ama doğru davranıyorsa o zaman o partiye oy vereceklerdir. Burada pozitif olan şey, AK Parti’nin son dört aydır performansının çok çok olumlu olmasıdır.
Vaatler ve seçim beyannameler etkili oldu mu?
Beyannameler çok önemli değildir hiçbir zaman. Beyannameden ziyade niyet okuması yapar seçmen. Niyet okuması yaptığı zaman haziran öncesindeki AK Parti ile şimdiki AK Parti’nin epey farklı olduğu tespitini yaptı. Olumlu yönde bir değişiklik olduğunu düşündü. Bunun da birçok belirtisi var. Mesela Cumhurbaşkanı’nın davranış kalıpları. Haziran öncesinde çok tepki çeken şeyler yapmıştı Tayyip Bey şimdi baktığınız zaman, kendi seçmeni ve tabanı nezdinde hep takdir alan şeyler yaptı. Bu listelerin çok daha doğru dürüst yapılması, teşkilatlara çeki düzen verilmesi, vs. tepede birlikte hareket etmeye yönelik bir tavır. Bütün bunlar iyi şeyler olacağı intibaı olacağı uyandırıyor seçmende. Çünkü AK Parti kendini kanıtlamış bir parti. AK Parti birçok alanda da başarılı olmuş bir parti zaten yani tekrar yapabilir. Böyle olunca muhalefete birkaç puan fark atarsınız ve öyle de oldu.
Kaynak: Al Jazeera