erotik shop
Bugun...


Yusuf Yavuzyılmaz: Kemalizm
Kemalizm’in günümüzü etkileyen en önemli yönlerinden biri, siyasal ideolojiler üzerindeki belirleyici etkisidir. Siyasal olarak toplumu yukarıdan aşağı devlet gücünü kullanarak dönüştürmeyi hedefleyen Kemalizm, bu özelliği ile tüm ideolojiler üzerinde belirli ölçüde etkili olmuştur. Siyasal İslamcılık, sosyalizm, neredeyse tüm siyasal partiler,cemaatler bu yaklaşımdan büyük ölçüde etkilenmiştir. Elbette bunda modern dönemin siyasal örgütlenmesi olan ulus-devlet paradigmasının büyük etkisi olmuştur.

facebook-paylas
Tarih: 02-01-2017 13:36
Yusuf Yavuzyılmaz: Kemalizm
+ -

Kemalizmin ne olduğu konusunda geniş bir tartışma yürütülmektedir. Tartışmanın bir yönü Kemalizmin tarihsel bir dönemde kalmayıp Türk siyasetini hala etkileyen bir ideolojiye dönüşmüş olmasıdır. Türkiye’nin  ilk demokrasi deneyimi 1960 darbesiyle sona ererken,Kemalizm bürokratik vesayet sistemi olarak geri dönüyordu. Kemalizm’i restore eden darbeler süreci 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubatla devam etti. Buradaki temel soru, Kemalizm’in demokrasiyi içerip içermediği iddiasının doğruluk değerinin ne olduğudur.

Kemalizm üzerinde akademik araştırmalar yapan Ahmet Yıldız’a göre Kemalizm ile demokrasi arasında kurulan ve Kemalizmin demokrasiyi içerdiği şeklinde ifade edilen denklem doğru değildir. “Tanım ve amaç itibarıyla, Kemalizm’le demokrasinin bir arada anılması mümkün değildir. Demokratikleşen bir Türkiye'de demokrasinin Kemalizm’le yol alması mümkün değildir. Asrileşme /medenileşme atfıyla oluşturulan ve ancak faşizm benzeri totaliter sağcı ideolojiler kümesi içinde ele alınabilecek Kemalizmin, günümüzde 'ulusalcılık' biçiminde varlığını sosyo-politik bir hareket olarak sürdürmeye çalışması,bu çalışmada Kemalizm’e atfedilen iki boyutun güncel temsilinden ibarettir."(Ahmet Yıldız,Kemalizmin İki yüzü, Etkikeşim yayınları)

Kemalizm konusunda sürdürülen tartışmanın bir yönü de Kemalizmin batılılaşma konusundaki tavrının ne olduğudur. Öyle görülüyor ki, Kemalizmin Batıcılığı da konjonktürel bir Batıcılıktır. Nitekim Kemalist ulusalcılığı savunan entelijansiya Batının en ileri demokratik birikimi olan Avrupa Birliğine karşı olması bunun en önemli göstergesidir. Kemalizmin ve Kemalistlerin hayranı olduğu batı, Hitler Almanya'sının ve Musolini İtalya'sı dönemi faşizminin hüküm sürdüğü otoriter devletçi Batıdır. Nitekim İçerideki İslamcılara karşı batı demokrasilerini savunan Kemalistler, demokrasiye evrilen batı karşısında bocalamış ve Ak Partinin AB İle olan yakınlaşmasında karşı cephede yer almışlardır.

Kemalizm ile din ilişkisi de bir diğer tartışma konusudur. Cumhuriyet modernleşmesinin din anlayışı, sosyal hayatta görünürlüğü sınırlanan, kamusal alanda ise tamamen sınırlandırılan bir dindarlık inşa etmektir. Görünürde dillendirilen "din vicdan işidir" masum söyleminin altında dinin vicdan dışında olmaması gerektiği tuzağı var. İslam gibi son derece toplumsal olan bir dinin bu belirlemeye rıza göstermesi beklenemezdi. Çünkü bütün ibadetler toplumsal ve görünürdü. Namazın birle toplu kılınanı bireysel kılınanından 27 kat daha değerliydi. Böyle bir dini vicdanlara hapsetmek kolay değildi, olmadı da. Kemalist modernleşmenin en büyük başarısızlığı dini pozitivist gözlükle okumadan doğan yetersizlikten kaynaklanıyordu. Pozitivizmin kurucusu olan Auguste Comte'a göre çağımız dinin etkin olduğu devrenin geride kaldığı, olayların olgular üzerinden açıklandığı pozitivist çağdı. Artık bilim insanlığın tüm sorunlarına cevap vereceği için din etkisini giderek kaybedecektir. Toplumla din ilişkisi konusundaki bu yanlış okuma Kemalizmin toplumla bağlantısının kesilmesine ve bir elit hareketi olarak kalmasına yol açmıştır.

Şükrü Hanioğlu Hocanın "Doktor Abdullah Cevdet ve Dönemi" adlı güzel bir çalışması var. Bilindiği gibi Abdullah Cevdet çıkardığı "İçtihat" dergisi ile radikal batılılaşmayı savunuyordu. Abdullah Cevdet ünlü oryantalist Dozy'nin "İslam tarihi" adlı kitabını çevirmişti. Bu kitabı okuyan iki tıbbiyeli gencin, bir otel odasında, fikir buhranı geçirerek intihar ettiği söyler Şükrü Hanioğlu.
Bu dönemde özellikle Fransız kaynaklı Darwinist, pozitivist ve materyalist temelli kitaplar yaygındı Tıbbiyeliler arasında. Bu kuşak aynı zamanda ileride Türkiye Cumhuriyetinin temelini atacak kadroyu, İttihat ve Terakkiyi oluşturan kuşaktı. Gürbüz Tüfekçi'nin "Atatürk'ün okuduğu kitaplar "adlı bir çalışması, Atatürk’ün fikir sistemini etkileyen kaynaklar hakkında bilgi vermektedir.  Oradaki liste incelendiğinde pozitivist-materyalist ağırlıklı kitapların çok olduğu görülecektir. Cumhuriyet modernleşmesini anlayabilmek için bunu gerçekleştiren aktörlerin zihinsel serüvenlerini iyi bilmek gerekir.

Ahmet Yıldız’a göre “Kemalist devrimin bir yıkım hareketi olduğu söylenebilir. Bu yıkımın galası 1924 devrimleriyle yapılmıştır. Ne ki, devrim 'yıkmakta' sağladığı başarıyı , 'inşa'da gösterememiştir. Hanedandan aldığı egemenliği halka vermemiş,kendi 'kadro'sunun uhdesinde tutmuştur"(Ahmet Yıldız, Kemalizmin İki Yüzü)

Kemalizmin en temel iki özelliği milliyetçilik ve laikliktir. Çağdaşlaşma veya batılılaşma olarak sürdürülen bu anlayışın Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren gerilim alanları oluşturmuştur. Kemalizm kendi içinde de bazı çelişkier yaşamaktadır. Köylüler hakkındaki iki farklı değerlendirme bu bakımdan öne çıkarılacak en iyi örnektir. Kemalist Türk modernleşmesinin açmazı, Bir yandan "Köylü milletin efendisidir" yüceltilen nostaljik köylü yaklaşımı, öte yandan, görüntü kirliliği yarattığı için köylülerin ulus meydanına çıkışının yasaklanması kararı arasındaki çelişkiden kaynaklanmaktadır.

Türkiye'de yargı gücü, hukuku,devleti korumak adına askıya alan bir yaklaşımı benimsemiş ve bu tutum, Anayasa Mahkemesinden başlayarak tüm yüksek yargı organlarına hakim hale gelmiştir. "(Ahmet Yıldız, Kemalizmin İki Yüzü) Bu tutumun temel nedeni Kemalizmin toplumsal kökenlerinin zayıflığı ile ilgilidir. Bu durumda Kemalist modernleşmenin öncülüğünü yapan asker ve sivil bürokrasi, aynı zamanda onun koruyuculuğunu da üstlenmiştir.

Atatürk değerlendirmelerindeki en büyük zorluk, kendi yaşanmışlığından ziyade, çok farklı bir çerçeveye oturtulmak istenmesiyle ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı her yeni ve pozitif gelişme Kemalizm’in sonucu olarak tanımlanmaktadır. Bu hem Kemalizm’in ölümsüz bir metafizik gerçeklik gibi algılanmasına, hem silikleşmesine, hem de her dönem küçük rötuşlarla araçsallaştırılabilen esnek bir ideolojiye dönüşmektedir.

Türkiye’deki dinsel anlayışlar arasında Kemalizm’i destekleyen Aleviler olmuştur. Alevilerin Dersim katliamı başta olmak üzere yaşadıkları travmalara karşın Kemalizm sevgisini nasıl açıklamak gerekir? Sanıyorum bu konu tarihsel Alevi aklıyla ilgilidir. Alevilerin Kemalizm’le bağlantısını sürekli baskı altında tutulan bir aklın ürettiği karizma ihtiyacı üzerinden okumak gerekir. Karizmatik imam okuması bu anlayışın temelini oluşturmaktadır sanıyorum. cemevlerinde Hz. Ali ve Atatürk figürlerinin yan yana bulunması karizma -imam ihtiyacına dönüktür. Alevilikteki Hz. Ali kültünün, Hz. Peygamberin damadı olan Hz. Ali'den çok farklı bir kült olduğunu da gözden uzak tutmamak gerekir.

Türkiye’de cumhurbaşkanlığı konusunda yaşanan gerilimler Kemalizm ile doğrudan bağlantılıdır. Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığından duyulan kaygı, seçilen iktidarı denetlemek ve frenlemek için dizayn edilen; Kenan Evren,Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer gibi laik,secüler ve Kemalist siyasetçiler için inşa edilen bir makamın ,bu profile uymayan bir kişiye bırakılacak olmasından duyulan kaygıdır.

Ak Parti iktidarını toplum gözünde çekici kılan faktörlerden biri de Kemalizm’in oluşturduğu devlet örgütlenmesi karşısında, demokratik meşruiyetini kullanarak şimdiye kadar hiçbir iktidarın cesaret edemediği ölçüde asker ve bürokratik cephenin geriletilmesi konusundaki çalışmalarıdır.

Kemalizm’in günümüzü etkileyen en önemli yönlerinden biri, siyasal ideolojiler üzerindeki belirleyici etkisidir. Siyasal olarak toplumu yukarıdan aşağı devlet gücünü kullanarak dönüştürmeyi hedefleyen Kemalizm, bu özelliği ile tüm ideolojiler üzerinde belirli ölçüde etkili olmuştur. Siyasal İslamcılık, sosyalizm, neredeyse tüm siyasal partiler,cemaatler bu yaklaşımdan büyük ölçüde etkilenmiştir. Elbette bunda modern dönemin siyasal örgütlenmesi olan ulus-devlet paradigmasının büyük etkisi olmuştur. Devletin devasa gücü ideolojileri bu gücü ele geçirerek toplumu yönlendirme ve değiştirme/dönüştürme amacına yöneltmiştir. Kuruluş amacı İslam olan Pakistan ve İran deneyimleri devleti ele geçiren İslamcılığın geldiği konum artık “bunu mu amaçlamıştık” sorusunu gündeme taşımıştır. İslamın amaçladığı adalet temelinde bir toplumsal düzeni gerçekleştirmek için ulus-devletin ne derece kullanışlı bir örgütlenme olduğu artık daha yüksek sesle tartışılmalıdır.

Yusuf Yavuzyılmaz - Fikir Zemini




Bu haber 764 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
YUKARI