Bir siyasetçi olarak Erdoğan'ın işi gerçekten zor. Sadece rakipleri ile mücadele etmekle kalmıyor; aynı zamanda kendi partisinin içine yerleşmiş, giderek partinin misyonuna zarar veren bir zihniyetle de mücadele etmek zorunda kalıyor.
Ak partili bürokrat ve partililerin bir bölümü, Erdoğan'ın mirasını tüketmek üzerine siyaset yapıyor ve Erdoğan üzerinden kendine bir gelecek inşa etmeye çalışıyor. Son referandum henüz bunu başaramadıklarını gösterdi. Ancak partinin içine sızmış bu menfaat şebekesinin epeyce mesafe aldığı görülüyor. Erdoğan, mirasını tüketmek üzere kendine gelecek hazırlamaya çalışanlardan partiyi süratle temizlemek zorunda. Erdoğan’ın işi gerçekten zor. İşin zorluğu, rakiplerinin ve düşmanlarının çokluğundan değil, kadrosu içindeki niteliksiz kişilerden ve ihanet içinde olanlardan kaynaklanıyor.
Toplumların olduğu gibi kurumların da kaderi aynıdır. Çürüme içten başlayınca önlem almak zordur. Çünkü kendi menfaatini sağlamak için yanına gelenler bir sorun çıktığında seni ilk terk edecek olanlardır. Çünkü menfaatçi insanın menfaatinden daha üst bir ahlakı değeri yoktur.
Ak Parti, hala muhafazakar- dindarların, kendi sorunlarını önceleyen ve çözen, tabiri caizse yıllarca devlet tarafından adam yerine konmayan, inancıyla, konuşmasıyla alay edilen büyük toplum kesimlerini devletin merkezine taşıması sebebiyle Erdoğan'la verdiği kredi üzerinden hayata tutunuyor.
Erdoğan’ın en büyük sorunlarından biri kendisi üzerinden Belediyeler ve kuruluşlarda yığılmış, niteliksiz insanlardır. Ak Partinin geleceği için bu insanlar süratle temizlenmelidir. İçten ve dıştan gelen ihanetler Erdoğan'ı iyice yormuş. Kuşkusuz en büyük hayal kırıklığını, bürokratik oligarşi ve askeri vesayetle mücadele etmek için ittifak ettiği Cemaatin ihanetiyle yaşadı. Uzun süre bürokrasiyle mücadele görüntüsü altında kendisine karşıt olan bürokratları temizleyerek ileride yapacakları büyük hamlenin köşe taşlarını diktiklerini ön göremedi. Düşünsenize en güvendiği korumasının, hemen arkasında görev yapan silahlı kişinin FETÖ terör örgütünün bir elemanı, sahtekar hocasının bir emriyle her şeyi yapabilecek kadar gözü dönmüş bir militan olduğunun ortaya çıkmasıyla nasıl bir psikoloji içine girdiğini. Uzun süre ihanetini gördüğü örgütle tek başına mücadele etmek zorunda kaldı.
Onu yıpratan düşmanlarının oyunları değil, güvendiği dostlarının ihanetiydi. Erdoğan, yıllarca sinsice devlet içine yerleştirdiği Haşhaşi militanlarının uluslararası güçlerle işbirliği içinde kalkıştıkları darbe girişimine karşı , 15 Temmuzda halkı sokağa direnişe çağırdığında, darbenin sonucuna göre tepki verecek olanların sadece ulusalcı/sol/sosyalist kesimde değil, bizzat kurduğu parti içinde de var olduğunu biliyordu.
Kuşkusuz mücadelenin en zoru buradaydı. Hatırlayın, Erdoğan, cemaatin ihanetini görüp, cepheden mücadeleye başladığında. "O kadar da değil, Erdoğan başarısızlığını her şeyi cemaatin üzerine yıkarak kapatmaya çalışıyor" diye yorum yapan Ak Partilileri.
Halk, rakipleri tarafından eleştirilen "Aldatıldık" savunmasını anlamlı, meşru ve kabul edilebilir buldu. Çünkü kendisi de himmetle, kurbanla, yardımla, aldatılmıştı. Bir anlamda halk Erdoğan’la aynı yazgıyı paylaşmıştı. Bazı bakanlarının, milletvekillerinin, atadığı bürokratların, savcıların, hakimlerin, valilerin, polis şeflerinin kendi aleyhine çalıştığı süreçleri yaşadı Erdoğan. Dostların ihanetiyle mücadele etmek zordur.
Amerika, AB, Mısır,FETÖ, PKK hedefi tektir. Bu hedef, bölgede bir türlü istenen çizgiye getirilemeyen Erdoğan’dır. Arap baharı projesinin finali 15 Temmuz’du. Final kaybedilince proje yarım kaldı. Ortadoğu ve İslam dünyasında Türkiye’yi içine almayan hiçbir proje tamamlanmamıştır. Kılıçdaroğlu, bu projenin kullanılmaya müsait ayağıdır. O asla politika üreten bir aktör olamaz. Çapı, bilgisi, birikimi yetmez buna. Sokakta pankartla dolaşan biri, politika üreticisi aktör olabilir mi?
Batı'nın darbeci Sisi'ye verdigi destek, Erdoğan'ın sahiplendiği İhvan ve Hamas'ın terör listesine alınma çabaları, dış ticaretinin büyük bölümünü Türkiye ile yapan Katar'ın sıkıştırılması, ardından Enis Berberoglu'nun tutuklanması( Bence tutuklanması son derece yerindedir) bahanesiyle Kemal Kılıçdaroğlu tarafından başlatılan adalet arayışı hem bir halkanın zincirleridir hem de tek bir hedefe yöneliktir: Erdoğan.
Batı, 15 Temmuz öncesi bu amaca ulaşmak için FETÖ’yü ve onun devlet içindeki militanlarını kullanıyordu. Erdoğan'a sahip çıkmak için yeterli sebebimiz oluştu.
Yusuf Yavuzyılmaz / Fikir Zemini