Tayyip Erdoğan 2005 yılında Diyarbakır’da yaptığı bir konuşmada; Kürt sorununu bu milletin bir parçasının değil hepsinin sorunu olarak değerlendirmişti. Sonrasında bu kadim sorunun çözümü konusunda hepimizi umutlandıran yeni bir döneme girmiştik. İşimiz kolay değildi. Ceberrut devlet anlayışının neden olduğu yüzyıllık tahribatın telafisi için meşakkatli bir yol vardı önümüzde. Diğer taraftan karşımızda sistem mağduru, ötekileştirilen, dışlanan, dilleri yasak konulan Kürt halkı ve bu argümanlarla dağa çıkan silaha alışkın bir örgüt sorunu da vardı. Biz iyi niyetliler eğer gerekli çabayı gösterir ve barış dilini her daim diri tutabilirsek örgüte silahları bıraktırabiliriz dolayısıyla sivil siyasetin önünü açabiliriz diye düşünüyorduk. Çünkü tarih yıllar sonra Erdoğan gibi cesur, kararlı, reformcu, proje ve vizyon sahibi yerli bir siyasetçiyi getirip önümüze koymuştu. Bu Türkiye için tarihi bir fırsattı. Hala öyledir. Bizler bu duygu ve düşüncelerle 2007 yılında Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine yönelik referandum oylamasına katılırken o gün Dağlıca’dan gelen 12 şehit haberiyle sarsılmıştık. Meğer bugünlerde “seni başkan yaptırmayacağız” diyenlerin niyetleri çok önceden bozukmuş.
Geçenlerde ayını yerde bu sefer 16 şehit verdik. Şehitlerimize Allah’tan rahmet dilerim. Aradan geçen onca yıldan sonra PKK bu samimiyetsizliğinden zerre taviz vermedi. Biz ehl-i vicdan sahibi Türkler ve Kürtler olarak tüm iyi niyetimizle ülkenin her alanda sıhhat bulması için gayret sarf ederken Üst Akıl’ın içimize yerleştirdiği ihanet şebekesi bir gün olsun boş durmadı. Bugün içimize yerleştirilen hainlerin gerçek yüzünü gördükçe anlıyoruz ki yayın organlarıyla, siyasetçileriyle, yazarlarıyla, terör örgütleriyle ülkede bir iç savaş çıkartmak niyetindeler. Bakınız bu ülkede Kürtlerle Türkler barış için ne zaman el sıkışacak olsa bir yerlerde bombalar patladı. Sivil hükümet iç huzurun tesis edilmesi için ne zaman ciddi bir adım atsa sokak hareketleri baş gösterdi. Ne zaman ki Türkler ve Kürtler ekonomik işbirliği konusunda bir çaba gösterdi; ülke darbe girişimlerine maruz kaldı. Çözüm sürecinin tüm farklılıkları kapsadığını, ülkenin her alanda güçlenmesi için ortaya atılmış yerli bir proje olduğunu iyi bilen Üst Akıl bugün terör örgütleri ve medya organları vasıtasıyla Türkiye’yi çatışmalı bir ortamda tutmak için ne gerekiyorsa yapıyor. Terör örgütü doğu bölgelerini harabeye çevirirken medya organları bunun faturasını Erdoğan’a kesmekle meşgul. Müthiş bir işbirliği!
Kendi politikalarını kendisinin belirlediği, farklılıklarıyla barışık, iç huzurunu ve hukukunu tesis etmiş ekonomisi güçlü bir Türkiye’nin ancak bağımsız olabileceği fikri ve gayretiyle yola koyulan Türkiye, bugün tarihinin en zorlu günlerini geçiriyor. Evet, bugün tam anlamıyla bir bağımsızlık mücadelesi vermekteyiz. Ülkedeki farklılıklar büyük tehdit altında. Tuzak çok büyük… Bilinçli üretilen algı operasyonlarıyla psikolojimizi altüst etmek ve bizi sokağa dökmek niyetindeler. Bakınız Doğan Medya’sının bir gecede bir cümleyle çarpıtarak verdiği bir haber haklı olarak hepimizin psikolojisini bozdu. Düşünün bu ülkede her gün 20-30 tane yayın organı durmadan Erdoğan’a küfrediyor, aşağılıyor ve ona iftiralar atıyor. Ve sonra gayet sakin bir şekilde, utanmadan, sıkılmadan özgür medyaya baskı var diyebiliyorlar. Sonra bir grup aydın bulup onlara bir kâğıt parçası imzalatıyorlar. Yetmezmiş gibi tüm olan bitenlerin, ölümlerin faturasını Erdoğan’a keserek koltuklarına geçiyorlar. Sosyal medyada oluşturdukları ağı ve orada olan biten alçaklığı, ahlaksızlığı ve karaktersizliği saymıyorum bile. Cumhurbaşkanı dâhil hepimizin kimyasını bozup kontrolden çıkmamızı bekliyorlar.
MHP’nin de katkılarıyla bugün Türkiye’nin üçüncü büyük partisi konuma gelen HDP ise bölge halkını hayal kırıklığına uğrattı. Seçmenini Türkiyelileşmek yalanıyla ters köşeye yatıran HDP, PKK terör örgütünün saldırılarını görmezden gelerek kendini feshetmiş bulunmaktadır. 80 milletvekiliyle PKK terör örgütünün cephesinde mücadele etmeyi tercih eden bu siyasi akıl öyle zannediyorum ki bir daha böyle bir imkânı asla bulamayacaktır. Türk Kürt birlikteliğini engellemek ve bu iki halkı bir daha yan yana getirmemek için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Kanaatim odur ki ülkeyi gittikçe iç savaşa doğru sürüklemek niyetindeler. Buna imkân vermemek gerekir. Bunun için evvela sağduyulu ve aklıselim hareket etmeliyiz. Kontrolü kaybetmeden, ne yaptığını, ne yazdığını ne konuştuğunu bilen sağlam bir irade ortaya koymalıyız. Bölgedeki Kürtleri cesaretlendirmeli ve mümkün olduğunca onların yanında olduğumuzu, ülkenin bağımsızlığı için birlikte hareket etmemiz gerektiğini sıkça dillendirmeliyiz. Çünkü tarih şahittir ki Türk Kürt dayanışmasının önünde hiçbir güç tutunamamıştır. Emin olun Türkiye, Gladyo beslemesi medya organlarına, yazarlarına ve ırkçı muhalefet partilerine rağmen bu kuşatmayı da yaracaktır. Lakin düşmanlarımız çok güçlü ve işimiz o kadar da kolay değil. Allah bu ülkenin bağımsızlığı için mücadele edenlerin yardımcısı olsun.
[ Ufuk Coşkun / Milat ]