Başımıza gelen her felaketin ve terörist saldırıların, İslam’a ve Müslümanlara karşı dışlayıcı ve nefret dolu söylemleri açığa çıkarmak için fırsat olarak görülmesi pek de aşırı sağ bir yaklaşım gibi görünmüyor. Entelektüel liberaller de bu şekilde kendini ifşa eder.
Mevzu İslam’a ve Müslümanlara, özelde de müslüman kadınlara gelince politik ve ideolojik farklılıklar yok oluyor. Akıl ve entellektüalitenin görkemli jargonunu bir tarafa bırakırsak, Sam Harris ve Richard Dawkins'i Marine Le Pen'den; ulusal cephe ve diğer aşırı sağ figürleri, Christopher Hitchens gibi yeni ateistlerin söylemlerinden ayırt etmek neredeyse imkansız olacaktır.
Hiçbir şey bunları müslüman kadınların başörtüleri, geniş pantolonları ve uzun etekleri kadar rahatsız etmez. Bizler tüm karmaşıklığı ve çelişkileri ile İslam dünyasının, farklı form ve ifadeleri ile İslam’ın vücut bulmuş haliyiz. Onların gözünde bizler mistik ve yabancılık, küçümseme ve acıma, itaat sembolü, geri kalmışlık, cehalet, sürü psikolojisi, özgür irade yoksunluğu ile kefenlenmiş Müslümanın somut örneğiyiz. Onlara göre başımdaki basit bez parçası islam dünyası ve Müslümanların bütün yanlışlarını simgelemektedir. Böylece biz müslüman kadınlar inancımız adına yapılmış her çılgınlığın, işlemediğimiz suçların ve günahların suçlusu haline geliriz.
Yeni ateizmin fanatik misyoneri Richard Dawkins’in Paris trajedisini kullanarak müslüman kadınlara, Paris mağdurları ile dayanışma için peçelerini kaldırma çağrısında bulunduğunu görmek pek de şaşırtıcı olmadı. Yeni ateizmin Protestan misyoneri bir müftüye dönüşüyor ve İslam’da peçe takmanın zorunlu olmadığını ilan ediyor, müslüman kadınlara peçelerini çıkarmaları için meydan okuyor ve soruyor: “Paris ile İslami dayanışma jesti olarak peçelerinizi çıkarmaya ne dersiniz?”
Bilerek yapılan karışıklık ve kasti genelleme yoluyla Dawkins, bilimsel metodun her ilkesiyle çelişerek şampiyonluk iddia etmektedir. Tamamen birbiriyle alakasız konular arasında, Paris’teki terörist saldırılar ile müslüman kadınların kıyafet tercihleri gibi konularda hayali bağlantılar kurmuştur. Bu hastalıklı sebepler nedeniyle, ben ve dünya üzerindeki milyonlarca müslüman kadın, kıyafet tercihlerimiz yüzünden bize itham edilen, asla işlemediğimiz suçlar için kendimizi savunma pozisyonunda buluyoruz, ve masum olduğumuzu ispatlamak için gayret etmemiz bekleniyor.
Bu küstah söylemin iki dayanağı vardır. Birincisi sağ kanadın ırkçı ve diğerlerini dışlayıcı söylemlerini yeni versiyonuyla sunacak yaftalayıcı ve dışlayıcı eğilim. İkincisi kendini üstün gören yayılmacı misyoner yapı. Yeni militan ateistler için müslüman kadınların koşullarını teşhis etmek yeterli gelmiyor, aynı zamanda onların çilelerine çözümler bulmak ve onları çürümekte oldukları hapisten kurtarmak iddiasında bulunuyorlar (!). Bedenleri ve zihinleriyle aydınlanmanın yeni savaşçıları (!), onlar için bir zerreden daha fazla olmayan, özgür irade yoksunu müslüman kadınları, onları bağlayan zincir ve prangalarından kurtarmanın soylu yükünü taşıyorlar (!?).
Egemen olanın bu söylemi, aborjin/yerli toplumlardaki sömürge davranışlarını anımsatıyor. Yerlilerin durumunda da “bilimsel” ve “objektif” analizler ile başladılar. Sonrasında onları geri kalmış, itaatkar ve tembel diye nitelendirip reddettiler. Dawkins ve diğer militan ateistlerin favori sözleriyle; egemen güç salt özgürlük getirmek amacıyla mantığa uydurup, onları peçelerinin, yanılgılarının ve batıl inançlarının karanlık zindanından kurtarmak için onların kendi meselelerine saldırı hazırlığında.
Yeni ateistler, klasik oryantalizmin diğerleri tarafından uygunsuz ve küstah kavranmış, ikinci sınıf olarak nitelenmiş negatif tarafı ve dogmatik, kendinden emin, misyoner coşkunun iyice nüfuz ettiği pozitivizmi ile şekillenmiş modern batı söylemi dahilinde en kötü eğilimlerin varisleridir.
Ve buna rağmen, sömürgecilik sonrası çalışmalar ve eleştirel kuramlar, bu büyük eğilimler/kavramlar üzerinde şüphe oluşturdu ve onlara hadlerini bildirdi. Evrimci Dawkins inatla evrime direnerek, ironik bir şekilde ondokuzuncu yüzyılda sıkışıp kalmıştır. Dawkins’in mantık, akılcılık, bilim, nesnellik, dine karşı direniş ve illüzyonlar retoriğinin altını kazırsak bulacağımız şey; şişirilmiş, küstah, Avrupa merkezli bir egodan biraz daha fazlasıdır.
Dawkins, Harris ve diğer militan ateistleri şaşırtabilir ancak gerçek şudur ki, başlı başına ateizmin kendisinde bir kahramanlık yoktur. Aynı şekilde teizmin kendisinde de özel bir onur olmadığı gibi. İkisi de bireysel tercihler ile yapılan şahsi inançlardır. Ateizmin yeni peygamberlerinin düşündüğünün aksine, her iki tercihte de dindarlık taslayıp, kendine övgüler dizmeye yer yoktur. Dinin fanatik formları olduğu gibi, ateizmin de küstah, hoşgörüsüz, müdahaleci formları vardır. Bu noktada sözü edilen onlarınkidir.
Kadınları kınayıp, onlara vücutlarının hangi bölümlerini açıp hangilerini kapatacaklarını öğretmek, hiçbir şekilde bir kahramanlık barındırmıyor. Ben özgürce tesettürü seçmiş müslüman bir kadınım. Ben saçımı kapatmayı, onu maviye veya mora boyamayı veya onu tamamen kazıtmayı tercih edebilirim ve bu ne Dawkins’i, ne onun aydınlanmacı misyoner arkadaşlarını, ne de herhangi bir başkasını ilgilendirmez. Saç benim saçım ve ben onunla ne halt edersem ederim!
Bağnaz İslam düşmanlarının ne giyip ne giymeyeceğimle ilgili kişisel tercihlerime müdahale etmesine itiraz ettiğim gibi; selefi fanatiklerin de bana nasıl yaşayacağımı dikte etmesini reddediyorum. İster din veya bilim, isterse inanç veya ateizm; çirkin yüzleri neyin arkasına gizlenmiş olursa olsun, onların baskıcı kadın düşmanlıkları bana acı veriyor.
NOT: Soumaya Ghannoushi'ye ait bu makaleyi, Rojbin Ülek mezopotamya.news için huffingtonpost.com sitesindeki ingilizce orijinalinden çevirmiştir.