Türkiye ile PKK arasında yeniden alevlenen çatışmaların yakın gelecekte sona ereceğine dair herhangi işaretin belirmediği bu günlerde ABD bu durumun PKK’nin Suriye kolu YPG ile derinleşen ilişkilerini olumsuz etkilemesinden kaygı duyuyor.
Bu kaygılar ağırlıklı olarak dışişleri bakanlığında dillendiriliyor. YPG ile PKK arasındaki ‘fark’ cansiperane şekilde vurgulanıyor. PKK’nin aksine YPG’nin ABD’nin terör listesinde yer almadığı cümlesi papağan gibi tekrarlanıyor.
Değişmeyecek bir gerçek
ABD ile çiçeği burnunda ittifaklarının hasar göreceğinden endişe duyan kimi YPG’liler de huzursuzluğunu gizlemiyor. PKK’nin Türkiye’deki eylemlerine son vermesinin herkesin hayrına olacağına inanıyorlar. Ama gerçek şu ki YPG de PKK de Abdullah Öcalan’ın liderliğindeki Kürt siyasi hareketinin (KSH) ayrılmaz birer parçası.
Halihazırda PKK’nin desteği olmadan YPG ayakta duramaz. Batı istediği kadar YPG’ye silah versin, araya sanal çizgiler çeksin, bu gerçek yakın gelecekte değişmeyecek.
Fiyasko tescillendi
Zaten ABD dışişlerindeki telaş savunma bakanlığında (Pentagon) yetkilileri arasında pek sezilmiyor. Zira Türkiye’nin IŞİD’le mücadelede yakın zamana kadar sergilediği direnç hafızalarda yerini koruyor. Her ne kadar Türkiye, ABD uçaklarının YPG’nin sağladığı koordinatlarla IŞİD’e karşı operasyonlar düzenlemek için İncirlik’i kullanmasına izin verse de -ki bu çok kritik bir adım- ağızlardaki kekremsi tat henüz dağılmadı.
Üstelik YPG’nin kredisi her geçen gün artıyor. Daha dün Senato’da ifade veren ABD Merkez Kuvvet Komutanlığı’nın (CENTCOM) başındaki General Austin, ABD’nin Türkiye’nin de yer aldığı ‘Eğit Donat’ programında eğittiği kaç kişinin Suriye’de savaştığı sorusunu, “Düşük bir rakam… Dört veya beş kişi diyebiliriz” diye yanıtladı. Fiyasko böylece tescillendi.
Başkanlık seçimleri atmosferinin gittikçe kızıştığı bu günlerde Cumhuriyetçiler iktidardaki Demokratları IŞİD’e karşı zafiyet üzerinden vuracak. Obama yönetiminin IŞİD’e karşı acilen bir başarı hikayesine ihtiyacı var. O hikayenin adı da Kürtler.
Aralık 2016’da yapılacak seçimlerden önce IŞİD’in ‘başkent’i Rakka’nın ele geçmesi Demokratlara önemli bir üstünlük sağlar.
Düğüm çözüldü
Fakat YPG bu işin altından tek başına kalkamaz. Zaten bunu defalarca belirttiler. Rakka’nın düşmesi için birlikte hareket ettikleri Özgür Suriye Ordusu’na bağlı grupların katılımı şart. Bir de ağır silah sevkiyatı için yolların açılması. Türkiye YPG’yle sahada işbirliğini reddeettiği sürece de bu ancak Irak Kürdistanı üzerinden gerçekleşebilir.
Aylardır mesele tam da bu noktada düğümleniyordu. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ile PKK/YPG arasındaki sürtüşmeler YPG’ye silah aktarımına engel oluyordu. Öyle ki Kürt kaynaklarına göre Ağustos öncesine kadar YPG’ye ait kamyon dolusu silah Süleymaniye’de bekletiliyordu, çünkü Suriye ile sınırı kontrol eden Barzani’nin Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) geçişlerine izin vermiyordu.
ABD’nin yoğun diplomasisi neticesinde sorun aşıldı. Kamyonlar geçti. Ve yine ABD’nin bastırmasıyla Barzani ve PYD Eş Başkanı Salih Müslim bu hafta uzun zamandır ilk kez Erbil de bir araya geldi. ABD Başkanı Barack Obama’nın IŞİD’e Karşı Mücadele Özel Temsilci Yardımcısı Brett McGurk de görüşmelerde hazır bulundu.
Mutabakat sonucu Irak Kürdistanı yönetimince YPG’ye silah sevkiyatına kontrollü şekilde izin verileceği iddia ediliyor. Bunun karşılığında ise YPG Barzani’nin eğittiği Suriye KDP’sine bağlı peşmergelerin Suriye’ye geçişine izin verecek. Iraklı Kürt kaynaklara göre YPG ve peşmerge komutanları Zaho’da ortak operasyon merkezi kurdu bile.
Ancak Erbil merkezli Bas News’ un aktardığına göre YPG Sözcüsü Redur Xelil, Suriye KDP’sine bağlı peşmergelerin geçişlerine olanak sağlanacağı haberini yalanlandı. Xelil, ayrıca ABD özel kuvvetlerinin YPG’ye Suriye’de eğitim verdiği haberlerin de asılsız olduğunu savundu. Anlaşılan pürüzler sürüyor.
Aşılamayan paranoya
Türkiye, başından beri bu süreçte Kürtler ile ABD arasındaki ilişkilere seyirci olmaktansa tayin edici rol üstlenebilirdi. Barış süreciyle eş zamanlı olarak Rojava Kürtlerine el uzatsaydı bugün çok farklı bir noktada olabilirdik. Dolmabahçe mutabakatı çöpe atılmasaydı belki de PKK gerçekten Türkiye’den silahlarını çekiyor olacaktı. Bunun karşılığında ise iktidar içeride gereken anayasal düzenlemeleri yaparken Rojava Kürtleriyle sağlıklı işbirliği ve komşuluğun temellerini atıyor olacaktı.
Anlaşılan devlet aygıtının Kürtlere yönelik paranoyası bir türlü aşılamıyor. Tüm olup biteni salt Erdoğan’ın başkanlık hırslarına mal etmek 92 yıllık Cumhuriyet tarihini ıskalamak olur.
[ Amberin Zaman / Diken.com ]