erotik shop
Bugun...


PKK Kürtlere Boyun Eğdirebilir mi?
Silahlı teröre karşı gelişen bu direnç ve aktif red tutumu engellenmezse bu sosyolojik ve siyasal bir sorgulamaya dönüşecek ve PKK’ya karşı yoğunlaşan tutum HDP’ye de yönelecektir. HDP, PKK’ya tepkinin açık muhatabına dönüştüğünde buradan uzaklaşacak seçmenin yöneleceği tek ve doğal adres Ak Parti’dir. Ak Parti yerel teşkilatları ve Genel Merkezi de Gönül Köprüsü gibi projeler ile sürekli sahada ve halkla bütünleşmeye çalışıyor. Tam da bu noktada PKK, Ak Parti’nin saha etkinliğini kırmaya çalışıyor. Bu nedenle HPG doğrudan Ak Partilileri hedef alıyor ve uzunca bir süredir ilk kez siyasetçiler katlediliyor. 90’larda kirli çeteler HEP’li, DEP’li siyasetçileri katlediyordu bugün PKK, Ak Partili siyasetçileri katlediyor. Yani 90’ları bugün PKK yaşatıyor.

facebook-paylas
Tarih: 27-10-2016 15:49
PKK Kürtlere Boyun Eğdirebilir mi?
+ -

Batman eski milletvekili M.Emin Ekmen yazdı.

İki polisi gece uyurken yatağında öldürmek, askeri personeli sivil alanda, alışveriş yaparken, çocuklarının yanında öldürmek, canlı bombaları çarşı pazarda sivillerin içinde patlatmak, çukur kazarak şehirleri ele geçirmeye çalışmak, eli silah tutmamış lise-üniversite öğrencilerini çatışma bölgelerine çekerek ölüme göndermek, 15 ton bomba yüklü aracı köylülerin orta yerinde patlatarak aynı anda onlarca kişiyi katletmek ve son olarak sivil siyasetçileri çocuklarının gözü önünde öldürmek...

Her biri “Daha ötesi olamaz” dedirten cinayetler, saldırılar, katliamlar. Bir terör örgütü için bile sınırları zorlayan, acımasızlık ve vahşilikte akılları ve vicdanları işlevsiz bırakan eylemler... Terörün mantığı olmaz, tutarlılığı olmaz, aklı olmaz, vicdanı olmaz. Ama yine de insanlar, insani bir refleksle, insani değerlerle, kriterlerle olan biteni anlamaya çalışıyor. Soruyor, sorguluyor, bu saldırıların bırakın Kürtlere, PKK’nın kendisine ne faydası var anlamaya çalışıyor.

Çözüm süreci gösterdi ki; PKK’yı doğuran, büyüten Kürtlerin temel hak ve özgürlükleri  merkezli gündem, yerini yerelde iktidar olabilme, iktidarını kurma, koruma ve güçlendirmeye bırakmış durumda. Bu nedenlerdir ki; Kürt ve Kürtçeye dair talepler yerini yerel otoriteye dönüşme talebine bıraktı. Enteresan olanı da; PKK otorite talebini seçmenden/Kürtlerden değil devletten istiyor, otoriteyi demokratik usullerle değil masada pazarlıkla paylaşımla elde etmeyi hedefliyor.

İLK TEPKİ KÜRTLERDEN

Daha enteresan olanı da bu pazarlığı devletten önce Kürtler deşifre etti ve ardından reddetti. Çözüm sürecini bölgeyi ele geçirme planının bir parçası olarak yürüten, legal ve illegal devletin boşalttığı her alanı vahşice dolduran PKK’ya ilk tepki Kürtlerden geldi.

Salınan haraçları, yapılan yargılamaları, kurulan otoriteyi Kürtler kabul etmedi ve Devlete/Hükümete; “Çözüm süreci, bölgeyi PKK’ya bırakmak ise biz bunu istemiyoruz” dedi. PKK’ya ise “Ben 80 yıl Kemalist devletçi sistemden çektim bir 30 yıl da sizden çekmeye niyetim yok” dedi. Bu tepkinin oluşturduğu baskıdır ki; siyaset ve devlette Çözüm Süreci’nin işleyiş ve gidişatına dair bir tartışma ve eleştirinin önünü açtı.

Kürtler sadece Çözüm Süreci’nde oluşturulan PKK otoritesine karşı çıkmadı. 25 Temmuz’da başlatılan savaş ve devamındaki şehir işgalleri girişiminde de örgütün karşısında durdular. Sadece yalnız bırakarak değil PKK’ya karşı aktif bir direnişle de bir büyük oyunu bozdular. Eğer Kürtler “direniş bölgelerini” terk ederek asli ve asil bir direniş göstermemiş olsaydı, 15 Temmuz darbe girişimi daha önceki bir tarihte başarıyla sonuçlanmış olacaktı.

HDP’nin yüzde 87 oy aldığı bir ilçede halkın yüzde 98’i ilçeyi terk ederek devlet ve PKK’yı baş başa bırakmış ise örgüte gereken cevabı devletten önce Kürtler vermiş demektir.

Bir belediyeye 90 bin oy veren seçmen, kayyumu protesto eylemine 300 kişi ile katılım gösteriyorsa PKK örgütlü tabanını dahi mobilize etme gücünü kaybetmiş demektir. Bir gece bir tweetle 10 binleri Kobane için sokağa çıkaranlar tüm güçleriyle bin kişiyi toparlayamıyorsa Kürtler “artık yeter” diyor demektir.

PKK’NIN YALNIZLIĞI

PKK kendi tarihinin en sıkışık dönemini yaşıyor. Bırakın Kürtleri, kendi tabanı ile arasındaki makas dahi hiç bu kadar açılmamıştı. Bu yalnızlıktır PKK’yı agresifleştiren, acımasızca katliamlara sevkeden.

Halk hiç bir eylemlerine destek vermedi, parçası olmayı dahi kabul etmedi, karşı çıktı hatta direndi. Bu muhalefetini de kamusal alanda açıkça yapmaktan çekinmedi. Bu Kürt sosyolojisinde yeni bir durumdur ve çift yönlüdür. Yani direnç PKK dışı unsurlardan değil bizzat kendi tabanından da gelmektedir.

Silahlı teröre karşı gelişen bu direnç ve aktif red tutumu engellenmezse bu sosyolojik ve siyasal bir sorgulamaya dönüşecek ve PKK’ya karşı yoğunlaşan tutum HDP’ye de yönelecektir.

HDP, PKK’ya tepkinin açık muhatabına dönüştüğünde buradan uzaklaşacak seçmenin yöneleceği tek ve doğal adres Ak Parti’dir. Ak Parti yerel teşkilatları ve Genel Merkezi de Gönül Köprüsü gibi projeler ile sürekli sahada ve halkla bütünleşmeye çalışıyor. Tam da bu noktada PKK, Ak Parti’nin saha etkinliğini kırmaya çalışıyor. Bu nedenle HPG doğrudan Ak Partilileri hedef alıyor ve uzunca bir süredir ilk kez siyasetçiler katlediliyor. 90’larda kirli çeteler HEP’li, DEP’li siyasetçileri katlediyordu bugün PKK, Ak Partili siyasetçileri katlediyor. Yani 90’ları bugün PKK yaşatıyor.

Ak Partili siyasetçilerin listesine bakınca saldırıların bir plan ve program dahilinde yürütüldüğü anlaşılıyor. Hedeftekiler, farklı görevlere sahip isimler. İlk saldırıya uğrayan Naci Adıyaman gençlik kolları başkanı, Ahmet Budak Milletvekili Adayı, Aydın Muştu ilçe başkan yardımcısı ve son olarak Deryan Akert ilçe başkanı idi.

Hedeflerdeki bu dağılımın halka verdiği mesaj her seviyede Ak Partilinin hedef olduğudur. Bir sonraki aşama artık seçmenin hedef alınmasıdır.

Bu saldırılarla hedeflenen diğer bir amaç da PKK’nın olanca saldırılarına rağmen makul çizgiyi terk etmeyen, bunda direnen devleti daha sert olarak kendi üstüne çekmek, siyasetçiyi hedefleyerek kendi cenahında verilecek karşılıklarla siyasetçi mağdurlar yaratmak ve böylelikle var olan sorgulama ortamını ortadan kaldırmak ve Ak Parti’ye yönelimi durdurmaktır.

Ak Parti’nin örgütlenme modelinde her ilçede ilçe büyüklüğüne göre 180-1200 arasında yönetici/görevli yer almaktadır. Bu sayılar dikkate alındığında Ak Partililerin her an ve ortamda açık hedef oldukları devlet gücünün de bu kadar insanı bire bir korumaya yetmeyeceği açıktır. PKK’nın bu cinayetlerden vazgeçmesi ancak ve ancak toplumsal bir duyarlılıkla/tepkiyle karşılaşması ile mümkün olabilir.

Kürtler sivil siyasi alana yönelik telafisi mümkün olmayan bu saldırılara karşı tavır alırsa PKK bu saldırılardan vazgeçebilir. Peki, silaha ve teröre karşı duran ve son dönemde PKK’yı iyice yalnız bırakan Kürtler PKK’ya sivil ve siyasi alanda daha güçlü tepkiler verebilir mi? PKK’nın terör eylemlerinde yalnızlaşması aynı zamanda sosyolojik olarak yalnızlaşmasını sağlar mı? Veya Kürtler aktif olarak daha güçlü tepkileri neden vermiyor? Bu soruların uzun cevapları var.

PKK networku içerisinde bulunan Kürtler ile PKK arasındaki yaşanmış hikayeyi anlamadan, bu hikayenin bitmesini beklemek gerçekçi değil. Bu hikaye bitmeden bu ilişki de bitmez. Hikayenin bitmesi de bazen zannedildiği gibi sadece demokratikleşme adımları ile mümkün değil. Hikayenin kendisi ve geldiği nokta hikayenin kendisini aşmış durumda. Bu aşkınlığa ilişkin duygu ve düşünce dünyası iyi analiz edilir ve odağa alınırsa bu bağ daha hızlı zayıflatılabilir. PKK dışı Kürtlere gelince; doğrusu bu insanlar sokak ile ilk kez 15 Temmuz gecesi tanıştı. Demokrasi ve meydan nöbetleri ile bu refleks kalıcı bir alışkanlığa dönüşme emareleri gösterdi.

AMAÇ FARKINDALIĞI KIRMAK

Belki de bunun sonucudur ki; ilk kez Van, Batman, Siirt’de gerçek anlamda sivil PKK karşıtı mitingler yürüyüşler gerçekleşti. Ancak bunun da PKK networkünü/sosyolojisini etkileyecek bir sürekliliğe ve güce kavuşması için sabır ve zaman gerekiyor. Tam da burada siyasi cinayetler toplumdaki bu karşı koyabilme farkındalığını, gücünü ve iradesini kırmayı hedefliyor. Ak Partili siyasetçiler birer sembol isim, amaç toplumdaki örgütlülüğü kırmak, muhalif olmanın can bedeli ile ödeneceğini göstermek. Bunun neticeye ulaşması başarılı olması mümkün değil ama kısa vadede negatif etki yaratacaktır. PKK’nın da bu saldırıların tıpkı son bir yıldaki tüm eylemleri gibi kendi hikayesini zayıflattığını, kendi networkunun bile bunu kabul edilemez bulduğunu bilmesi gerekiyor. Kürtler özgürleşme derken sadece devlete karşı değil tüm örgütlere ve tabii ki PKK’ya karşı özgürleşmeyi anlıyor. Statükonun 80 yıl boyun eğdiremediği bir halka PKK hiç boyun eğdiremez. PKK iddiasını sürdürmek istiyorsa topluma dayattığı tüm fikir ve örgütlenme modellerini revize etmeli, siyasete ve demokrasi güçlerine bir şans vermelidir. Bu şans da öyle bir kaç aylık zaman dilimleri değil, 99’da olduğu gibi en az beş yıl sürecek bir zaman dilimi olmalıdır.

Türkiye’nin demokratik dinamizmi silahların patlamadığı bir beş yılda tüm sorunlarını konuşma tartışma ve çözme iradesine sahiptir. Bu toplum, tüm kesimleri ile bu ehliyete sahiptir.

Diğer Kürtlere de düşen sabır ve cesaretle direnmeye devam etmek. Bu ışık da görünüyor.

[email protected]




Bu haber 908 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
YUKARI