erotik shop
Bugun...


Asıl saldırmadığı hedefler belirleyici
Tüm sosyolojik, siyasal analizler bir tarafa ki bu konuda söylenmemiş hiç bir şey yok, hangi hedeflere neden saldırmadığı sorusundan yola çıkarak bazı sonuçlara varılabilir. Bu aynı zamanda çözüm sürecinin neden birden bozulup dağdakilerin tekrar silaha sarıldıklarına da cevap olabilir. Hem Suriye'deki gelişmelere bağlı olarak bölgesel etkenler hem Ankara merkezli iç siyasetin dış faktörlere bağlı değişkenlerini bir arada düşünerek, saldırılardan çok saldırılmayan hedefler göz önüne alınarak yeniden düşünmekte yarar var.

facebook-paylas
Tarih: 15-03-2016 12:14
Asıl saldırmadığı hedefler belirleyici
+ -

Her terör saldırısında akla gelen ilk soru katliamı kimin yahut hangi örgütün gerçekleştirdiği ve hedefin ne olduğudur. Ankara'daki son saldırıyı kesin olmamakla beraber tüm emareler katliamı PKK'nın yaptığı yönünde. Mümkün olduğunca çok sivil insanı öldürerek nasıl bir hedefe varılmak isteniyor olabilir? Sivil insanları öldürenlerin asıl katletmek istedikleri kim ve ne sorusu daha önemlidir.

Çok bilinen bir şablonu bir kez daha hatırlatalım: Terör meşru bir mücadelenin, halk savaşının yöntemi olamaz. Silahlı eylemler ve başvurulan terör olayları olsa olsa asıl mücadelenin propagandası için yapılır. Dünyadaki pek çok silahlı mücadelelerin bu amaçla ve kapsamı sınırlı olarak terör yöntemine başvurdukları olmuştur.

Ankara'da peş peşe gelen saldırıların gerçekleşme biçimi, hedef kitlesi göz önüne alındığında bunun bilinen anlamda bir terör gösterisi olmaktan öte anlama sahip olduğu hemen anlaşılır. Bu nedenle hiç kimsenin sempati duyduğu bir örgütün yaramazlıkları türünden geçiştirme aymazlığına ve de vicdansızlığına sığınma hakkı yoktur. Mümkün olduğunca çok sayıda masum insanın hedef gözetmeksizin hayatına kast eden bir cinayet yönteminden söz ediyoruz. Üstelik bu katliamı gerçekleştirenler kurulu düzene olan öfkeleri yahut devletin terörle mücadele adına yaptıklarına karşı bir tür kan davası güderek kontrolsüz biçimde gerçekleştirilen saldırılardan biri de değildir. Son derece planlı, hiyerarşik ve zamanlaması iyi yapılmış, neyi amaçladığı belli, kusursuz katliamla karşı karşıyayız. Hiç kimsenin bu katliamı, kontrol dışı grupların bir tür nihilist çılgınlıkla intikam duygusunun körüklediği gözü kara intihar saldırısı olarak sevimlileştirmeye hakkı yok.

Bu tür zaman ayarlı kitlesel katliamları hedefleyen saldırılara devam etmeyi düşünenler varsa şunu hedeflemiş olabilirler:

-Siyasal iradeyi tereddüde düşürecek toplumsal yılgınlık oluşturmak, böylece hayatı yaşanmaz kılıp ne olacaksa olsun noktasına getirmek suretiyle toplumu belli projelere ikna etmek,

-Oluşacak toplumsal kaos ve karamsarlığın siyasal tepkiye dönüşmesini sağlamak. Siyaseti rehin alacak toplumsal reaksiyonu harekete geçirerek siyaset mühendisliği yapmak..

Her iki durumda da ortaya çıkması muhtemel tablo bir tür iç savaş denemesi demektir.

Bu durumda en son yapılması gereken şey doğal olarak ortaya çıkacak toplumsal öfkenin esiri olarak ani tepkiler vermektir. Zaten eylemlerin amacı da aklıselimi kaybedip sağlıklı karar almayı engellemektir.

Şahit olduğumuz bu katliamların bir sonuç olduğunu unutmadan olayın toplumsal, siyasal nedenleri ve buna bağlı tedbirleri uzun vadeli olarak düşünmek, planlamak durumundadır siyasi karar vericiler. Bu konuda tek yanlı şiddete karşı çıkmanın ya da edilgen barış çağrılarının ne gerçekçi bir yanı; ne de yaptırım kabiliyeti vardır.

Nihayet var olan bir zeminden beslenerek büyüyen, büyütülen; adına mücadele ettiğini iddia ettiği toplumun değerlerine savaş açmış, ideolojik örgüt terörü ile toplumu indoktrine etmeye çalışan ulusçu seküler şiddet yapılanması ile karşı karşıyayız.Katı hiyerarşik örgüt yapısı söz konusu olduğundan kimsenin kuşkusu yok. Bir tür Stalinist örgütlenme biçiminden söz ediyoruz.

Bunca yıl devletle silahlı mücadele veren bir yapı, toplumsal ve siyasal desteği olmadan varlığını sürdüremez. Sadece dış güçlerin maşası söylemi ile geçiştirilemeyecek toplumsal siyasal sonuçları olan bir şiddet hareketi ile karşı karşıyayız. Bu tür yapılar her ne kadar toplumsal ve siyasal gerekçelerden besleniyor olsa da uluslararası destek ve lojistik imkanı bulmadan ayakta kalması mümkün değildir.Tek başına ne toplumsal siyasal şartların doğurduğu sonuçtur bu, ne de tek başına dış güçler parantezine alınabilecek olgudur.

Ancak bu çapta örgütler dış etkiye açık olduğu gibi kimi güçler tarafından rehin alınırlar... Doğası gereği her tür dış etkiye açıktır ve etkinin şiddetine göre iş görürler. Hatta zaman zaman bölgesel ve bölge dışı güçler adına aldıkları ihale gereği eylem yaptıkları olur. Bunlar zamanla yapıyı bir şekilde etkiler, şekillendirir hatta rehin alır. Ama o örgütlerin taşeron örgütler kullandıkları bile olur.


Tüm bu olup bitenler ve bundan sonra muhtemel olacaklar için daha hayati bir soru sorulması gerekiyor. Her tür hedefe acımasızca saldıran bu tür örgütler neden bazı hedeflere saldırmaz?

Yani hangi stratejik hedeflere, alanlara saldırmadıklarına bakarak bütün olarak bu tür yapıların arkasında kimlerin olduğu, kimlerin güdümünde olduğu sorusuna cevap bulunabilir. Bu cevaptan sonradır ki bu tür terörün neyi amaçladığı ortaya çıkar. Sadece resmi hedeflere değil sivil hedeflere saldıran PKK'nın sadece Türklere değil hatta ilk önce Müslüman Kürtlere saldırdığı göz önüne alındığında dikkatlice nerelere saldırmadığına bakmak ezber bozabilir.

Daha açıklayıcı olması için geçmiş zamanda her tür hedefe saldıran örgütün neden belli devletlerin sigortaladığı büyük yatırımlara saldırmadığı gibi basit sorular mesela. Ya da sömürüden, antiemperyalizmden bahsederken neden bazı devletlerin zararına hiç bir eylem gerçekleşmemiş olması…

Hiyerarşik yapıların varlığını sürdürebilmesi uluslararası sistem içinde belli dengelere, desteklere sahip olması, o dengelerin gereğine göre eylem yapmasını icbar eder.

Tüm sosyolojik, siyasal analizler bir tarafa ki bu konuda söylenmemiş hiç bir şey yok, hangi hedeflere neden saldırmadığı sorusundan yola çıkarak bazı sonuçlara varılabilir. Bu aynı zamanda çözüm sürecinin neden birden bozulup dağdakilerin tekrar silaha sarıldıklarına da cevap olabilir.

Hem Suriye'deki gelişmelere bağlı olarak bölgesel etkenler hem Ankara merkezli iç siyasetin dış faktörlere bağlı değişkenlerini bir arada düşünerek, saldırılardan çok saldırılmayan hedefler göz önüne alınarak yeniden düşünmekte yarar var.

{ Akif Emre - Yeni Şafak }




Bu haber 1424 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
YUKARI