Batı, modern demokrasiyi Tanrı adına hüküm verdiklerini iddia eden din adamları sınıfına, monarşik despotizme ve aristokratik hanedanlıklara karşı halkın/ulusun zaferi olarak kutsamış ve insanlığın varabileceği bu en son ve en hayırlı noktayı dünyanın Batı-dışı halklarına da benimsetmek için adeta bir seferberlik başlatmıştır.
Yine Batı'nın icadı olan parlamentolar ise geniş halk kesimlerini temsil etmek iddiasında olan modern demokrasilerde halk iradesinin tecelli ettiği en gelişkin, en kutsal ve kaçınılmaz olarak en dokunulmaz kurumlar olarak benimsenmişlerdir. Nitekim demokratik olduğunu iddia eden her rejim, bu iddiasının asgari ispatı olarak bir parlamento tesis etmek zorunluluğu duymuştur.
Ancak parlamentolar, hiçbir zaman müdahaleden ve darbeden bağışık olamamıştır. Parlamenter sistemin sağlıklı bir şekilde işleyişine, hatta varlığına yönelik en ciddi ve yıkıcı tehditler ise devletlerden/iktidarlardan kaynaklanmıştır. Parlamentoda tecelli eden millet iradesi, genellikle otoriter eğilimlerin önünde bariyer olmuş ve bu yüzden toplumlar üzerinde tahakküm kurmak isteyen tüm rejimler önce parlamentoyu hedef almışlardır.
İşte, parlamenter dokunulmazlık müessesesi bu riski ortadan kaldırmak için icat edilmiştir. Temelinde parlamentonun millet iradesi ile oluşan yapısını “Devletten” korumak ve yasama faaliyetlerinin her türlü baskıdan bağışık olarak yürütülmesini temin etmek ideali vardır. Devletten kastedilen ise asker, yargı ve hükümet gibi devlet bürokrasisi üzerinde egemenlik kurabilme kapasitesi olan ve bu avantajlarından dolayı yasamanın işleyişine doğrudan ve etkin bir şekilde müdahale edebilecek kurumlardır.
Parlamentarizmin tekâmül sürecinde dokunulmazlık kavramının içeriği revize edilmiş ve zenginleştirilmiştir. Nitekim dokunulmazlık mekanizması, zamanla artık sadece parlamentoları değil, modern demokrasilerin vazgeçilmez kurumları olan siyasal partileri de koruyan bir kalkan olmuştur. Siyasal partilerin karar alma süreçlerinin sağlıklı yürütülmesi için de bu partilerin üyesi olan parlamenterlerin her türlü anti-demokratik müdahaleye karşı korunması gerekmektedir.
Ancak birçok insanın düşündüğünün aksine, dokunulmazlık sisteminin hiçbir zaman parlamenterlerin şahsını korumak gibi bir gayesi olmamıştır. Bu mekanizma tarafından korunan asıl değer, demokratik karar süreçleridir. Burada, seçilmiş irade, seçilmemiş otoritelerin müdahalelerine karşı korunmaktadır. Bu yüzden parlamenter dokunulmazlık, Türkiye gibi, otoriter bir geçmişi olan ülkeler için çok daha önemlidir. Ve bundan dolayı, dokunulmazlığa o kadar çok değer verilmiştir ki; abartılı bir şekilde, yasama faaliyeti dışındaki eylem ve söylemler de dokunulmazlık kapsamına alınmıştır.
Tüm bu kuramsal bilgiler, Türkiye'nin gündeminde yer alan dokunulmazlık tartışmalarına uygulandığında, zihnimizi tersine bir işleyişe ve ülkemizin kendine has koşullarına göre düşünmeye zorlamak gerekiyor. Bunu yaptığımız zaman öncelikle şunu fark ediyoruz ki, dokunulmazlıkları kaldırılacak olan parlamenterler, Devlet'ten kaynaklanan bir tehdidin kurbanları değildir. Bilakis burada söz konusu olan durum, Devlet'in ve Millet'in bu parlamenterlerin de birer parçası oldukları ciddi bir tehdit ile karşı karşıya olduğu gerçeğidir. Türkiye örneğinde, artık dokunulmazlık, parlamenter işleyişi koruyan bir zırh olmaktan çıkıp, mütemadiyen suç işleyen bir gruba sorumsuzluk imtiyazına dönüşmüştür.
Türkiye'de yürütülen tartışmada HDP'li vekillerin durumu sadece devlet/iktidar ile olan ilişkiler üzerinden tartışılmaktadır. HDP'nin PKK ile kurduğu ilişkinin boyutunun ve içeriğinin parlamenter/demokratik işleyiş üzerindeki etkisi ise belki de bilinçli olarak, tartışma dışında tutulmaktadır. Hâlbuki parlamenter dokunulmazlık, parlamenterleri ve parlamentonun iradesini sadece devletten kaynaklanan tehditlerden değil, tüm anti-demokratik ve gayrimeşru tehditlerden korumayı gerektirmektedir. HDP-PKK ilişkisi değerlendirildiğinde, HDP'nin tüm organlarıyla bu örgütün hiyerarşik kontrolü altında çalıştığı ve PKK'dan bağımsız bir iradesi olmadığı görülecektir.
Meclisi, askerden ve yargıdan koruyan dokunulmazlık mekanizması, HDP'yi PKK'dan koruyamamaktadır. Dolayısıyla HDP için dokunulmazlık zaten söz konusu değildir. PKK, HDP'ye dokunmak bir yana, egemen olmuştur. Böylesi bir grubun meclisten tasfiyesi, parlamentonun saygınlığı açısından artık ertelenemez bir zorunluluk haline gelmiştir. Dolayısıyla, seçmenden aldığı yetkiyi, gayrimeşru bir örgütün emrine veren parlamenterlere dokunulması da seçmenin iradesine olan saygının gereğidir.
Nihat Karademir - Zaman