Seçim zaferini kutlarken “kaybedenler kulübü” olarak değerlendirilen karşı mahalleye atar yapmaktan hızını alamayan kimilerimizce, CB Erdoğan’ın eski dava arkadaşlarına, komplo teorisi soslu saldırılarda bulunmak moda olmaya başladı.
“Kim ki Muhammed’e tapıyorsa, bilsin ki Muhammed ölmüştür. Kim ki Allah’a ibadet ve kulluk ediyorsa, bilsin ki Allah, Hayy’dır, ölümsüzdür.”
Bu sözleri “Muhammed ölmedi, kim Muhammed öldü derse kellesini uçururum” diye sevgi ifratında bulunan Hz.Ömer’e söylemiştir Ebu Bekir.
Ak Parti, lider ağırlıklı bir kadro hareketidir. Karizmatik liderleri olan hareketlerde, istişare müessesesi iyi kurulamazsa başlangıçta avantaj olan lider kültü zamanla dezavantaja dönüşebilir.
Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen birgün yolda kaldığında yanında hiçbir gerçek dostun kalmaz. Bahsi geçen Abdullah Gül ve Bülent Arınç, partiyi beraber kuran ve Erdoğan’ın hep abi diye hitap ettiği insanlardır. A.Şener ise taa baştan yanlış tercih idi ve iyi ki ilk dönemeçte sattı arkadaşlarını, üzerine konuşmaya bile değmez.
İnsanın bazen kendisi ile bile ters düştüğü bir hal ve ahvalde 3 ayrı kişinin bazı konularda ayrı düşmesi normaldir ve dahi hayırlıdır. Önemli olan ihtilaf sonucunda alınan kararlarda aynı hizaya geçmek ve beraber çalışmaktır.
Bahsi geçen insanların dün de farklı ve malum çevrelerle diyalogları, bağlantıları vardı bugün de var ve yarın da olacaktır. Böylesine çetrefilli, netameli ve sofistike sorunlar karşısında aynı senkronize davranışlar sergilemek kolay değildir ve beklenmemelidir. Ve bu olgular komplo teorileri tarafından desteklenen algılara kurban edilmemelidir.
İsterseniz yarın Erdoğan Hakka yürüdüğünde arkasından ağlayan, sızlayan O ölmedi diye isyan edecek olan insanlara doğruyu söyleyecek Ebu Bekir’leri var mı kaldı mı bu hareketin bunu düşünelim hep beraber ? Esas can alıcı soru budur!
Kimin haklı olup olmadığını bir kişiye göre değil, Allah’ın kitabına göre belirleriz biz Müslümanlar! Bir kişinin arkasında veya yanında durmak ise alınan karardan sonraki iştir.
Vefa, sadece İstanbul’da bir semtin adı haline gelmiş olduğu için çok çabuk kıyıyoruz yol arkadaşlarımıza. Tıpkı Ahmet Ağaoğlu’nun dediği gibi:” Aynı memeden süt emen kardeşlerini boğduran atalarımız yüzünden lanetlenmiş nesilleriz. O yüzden merhamet kaybolmuş aramızdan! ”
Siyaset, 100 metre koşusu değil bir maraton yarışına benzer. Bu uzun soluklu mücadelede düşenler ve yorulacaklar da olacaktır. Hatta yol uzadıkça yola dair heyecan ve motivasyonunu kaybedenler de olacaktır. Geride kalanlara, tempoya ayak uyduramayanlara korkak ve hain gözüyle değil, Yorgun Savaşçı gözüyle bakmak yaraşır Müslümana..
İsterseniz bir de böyle okuyalım olan biteni. Çünkü Erdoğan bizden çok daha şefkatli ve anlayışlı davranıyor eski dava arkadaşlarına. Kraldan çok kralcı olmaktansa gerektiğinde “kral çıplak” diyebilmektedir marifet.
Benim bildiğim Erdoğan, “padişahım çok yaşa” diyen yalakaları değil usulü dairesinde “şu konuda sizinle farklı düşünüyorum, şu meseleyi eksik veya yanlış değerlendiriyorsunuz” diyecek, diyebilecek kadrolar istiyor etrafında..
Unutulmamalıdır ki davaya en büyük zararı dün yanında olup şu veya bu şekilde devre dışı kalanlar değil, şu an Erdoğan’ın yanında, yanı başında bulunanlar verebilir.
Naim Okur - Fikir zemini