erotik shop
Bugun...


Doğu'daki savaş, Batı'daki krizin sonucudur
Toplumumuzda sonradan varlık görmüş fakirlerin olumsuz davranışlarına ilişkin çok fazla atasözü ve deyim olmasına rağmen, bir zamanlar varlıklı iken sonradan yokluğa düşmüş olanların daha olumsuz davranışlarına dair çok az tespit vardır. Hâlbuki Resulullah, acınacak üç kişiyi sıralarken, zenginliğe erişen fakirleri değil, zenginken fakir düşenleri zikretmiştir. Nitekim sadece çevremizde gördüğümüz bireysel örnekler değil, belirli toplumların tarihsel tecrübeleri de bizlere acıkmış zenginlerin, doy(urul)muş fakirlerden daha da tehlikeli olabileceklerini göstermektedir.

facebook-paylas
Tarih: 25-05-2016 21:52
Doğu'daki savaş, Batı'daki krizin sonucudur
+ -

Toplumumuzda sonradan varlık görmüş fakirlerin olumsuz davranışlarına ilişkin çok fazla atasözü ve deyim olmasına rağmen, bir zamanlar varlıklı iken sonradan yokluğa düşmüş olanların daha olumsuz davranışlarına dair çok az tespit vardır. Hâlbuki Resulullah, acınacak üç kişiyi sıralarken, zenginliğe erişen fakirleri değil, zenginken fakir düşenleri zikretmiştir. Nitekim sadece çevremizde gördüğümüz bireysel örnekler değil, belirli toplumların tarihsel tecrübeleri de bizlere acıkmış zenginlerin, doy(urul)muş fakirlerden daha da tehlikeli olabileceklerini göstermektedir. 

Hıristiyan Batı'nın özellikle modern tarihi, adeta yukarıdaki hükmü defalarca ispatlayan bir olaylar zincirinden ibarettir. Son birkaç yüzyılda birkaç defa derin sosyo-ekonomik krizler yaşayan Batı toplumları her defasında birbirine benzeyen tepkiler üretmişlerdir. Bu tepkiler Batı'yı krizlerden kurtarırken, Batı-dışı coğrafyalara ve Batı'nın içindeki “ötekilere” ise büyük trajediler yaşatmışlardır.

Batı sisteminin krizlere verdiği ilk tepki yabancı düşmanlığıdır. Refahını ve konforunu tehdit altında gören Batılı bireyin hedef aldığı ilk düşman da kendi toplumu içindeki yabancılardır. Geçmişte bu ihtiyacını cadıları, Çingeneleri, ama genellikle Yahudileri şeytanlaştırarak karşılayan Avrupa, İsrail'in kurulmasından sonra Yahudi Sorunu'nun Doğu'ya taşınması ile birlikte yeni bir şeytana ihtiyaç duymuştur.

Yahudilerin çekilişi ile oluşan boşluk İslamofobinin icat edilmesi ile kısa süre içinde doldurulmuştur. Geçmişte ideolojilerini Yahudi düşmanlığı üzerinden üreten ve inanılmaz bir seçmen desteği ile iktidar olan Nazizm ve faşizm gibi ideolojiler ve Hıristiyan fanatizmini benimsemiş yeni nesil dinci partiler, artık seçmenlerini İslam düşmanlığı söylemi ile avlamaya başlamışlardır.

Batı ülkelerinde artan yoksulluk ve işsizlik ile beraber, İslam dünyasının içine düştüğü/düşürüldüğü felaket ve Batı'nın metropollerindeki artan Müslüman nüfusu bu korkuyu besleyen temel olgulardır. Bu iki olgunun ustaca manipüle edilmesi İslamofobi üzerinden iktidar arayanların işini kolaylaştırmaktır. Ve nitekim en son Avusturya örneğinde olduğu gibi, her sene bir veya birkaç ülkede aşırı sağ/faşizm, İslam karşıtlığı kartı ile ya iktidara ortak olmakta veya tek başına iktidar olmaya çok yaklaşmaktadır.

Yüzyıllardır dünyanın her köşesinde serbest ticaret rejimlerinin ve piyasa ekonomisinin misyonerliğini yapmakta olan Batı'nın sosyo-ekonomik krizlere gösterdiği ikinci bir tepki ise ekonomik devletçilik ve içe kapanmadır. Aslında normal dönemlerde de göreceli olarak daha yoksul olan ülkelerin ticari avantajlarını doğrudan veya dolaylı engellerle kısıtlayan Batı, kriz dönemlerinde daha da bencilleşmekte ve evrensellik iddiasıyla ve bazen ironik bir şekilde askeri operasyonlarla dünyaya dayattığı serbest piyasa ekonomisi idealini adeta inkâr etmektedir.

Ancak Batı'daki krizlerin Batı-dışı toplumlar ve Batı'daki azınlıklar için taşıdığı riskler bunlardan ibaret değildir. Artık proje, düşünce ve ideoloji üretemediği gibi toplumu bir arada tutacak değerler de üretemeyen Batı sistemi, bu toplumları bir arada tutan son iki değer olan refahı ve konforu sürdürülebilir kılmak için her derin krizle birlikte yeni bir sömürgecilik akını başlatmaktadır.

Çünkü Batı'daki zenginliğin kaynağı Garbzede aydınlarımızın iddialarının aksine, sadece rasyonalitenin, aydınlanmanın, dürüst çalışkanlığın ve bilime, araştırmaya ve Ar-Ge'ye değer vermenin sonucu değildir. Sömürgeliğin bu zenginlikteki payı, bütün bu faktörlerden çok daha fazladır. Sömürgelik, Batı'nın zenginlik ve refah üretmek için en çok kullandığı ve en iyi bildiği yöntemdir. Bugün, yine sadece Müslüman coğrafya değil, neredeyse dünyanın tüm halkları, eskisi kadar zengin ve üretici olmayan “aç Batı'nın” yeni-emperyalizm tehdidi ile karşı karşıyadırlar. Suriye ve Irak'taki trajediler ile Türkiye ve diğer birçok ülkedeki sorunlar bu gerçekler göz ardı edilerek tahlil edilemez.

Nihat Karademir - Fikir Zemini / Zaman 




Bu haber 2143 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
YUKARI