Suriye’de devam eden iç savaş, uluslararası güçlerin bölgede kargaşayı derinleştirmesi, Rojava üzerinden PKK’nin meşrulaştırılması ve 7 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye Kürdistanı’nda yeniden başlayan çatışmalı süreç hakkında değerlendirmelerde bulunan Sosyolog Müfid Yüksel, önemli ve dikkat çekici açıklamalarda bulundu.
Müfit Yüksel, çözüm sürecinde tek tarafın muhatap alınmasıyla PKK’ye çok büyük imkânlar tanındığı ve PKK’nin eline geçen bu imkânları fırsat bilerek Kürt göçü ve çukur siyaseti şeklinde insanların can ve mal kaybı ile sonuçlanan felaketlere zemin hazırladığını vurguladı.
PKK’nin PYD eliyle icra ettiği eylemlerin 1 milyon Kürt’ü göçe zorladığını belirten Yüksel, PKK için 5 milyon Kürt’ün kanının, kendi hâkimiyet alanından önemli olmadığını söyledi.
“HDP ve Kandil, Türk soluna ait eski özlem ve fantezileri gerçekleştirmeye çalışıyor”
PKK’nin 60’lı yılların Stalinist anlayışından geldiğini ifade eden Yüksel, PKK’nin icraatlarını Türk solundan aldığını ve bugün de Türk solunu sırtında taşıdığını dile getirdi.
Yüksel, “Gerek HDP gerek Kandil olmak üzere lider takımı, Türk soluna ait eski özlem ve fantezileri gerçekleştirmeye çalışıyor. Marjinal Türk solu, PKK vasıtasıyla kendi fantezilerini devam ettirmek için Kürtleri aracı olarak kullanıyor. PKK’nin, Türk solundan devşirdiği halk devrimi fantezileri üzerinden ürettiği ‘öz yönetim’ saçmalıkları, bütün bir coğrafyayı ateşe veren bir hâl aldı. Bunun faturası ise Kürt halkına ve bu coğrafyaya ödettiriliyor. Öz yönetim, hendek açma, çatışma üretme, şehir gerillaları oluşturma durumu oldu. Bugün yaşananlardan, çözüm sürecinde PKK ve uzantılarının tek muhatap alınmasının büyük rolü var. Bu konuda Devletin ya da Hükümetin ciddi bir ihmali söz konusudur. Bir devlet tarafından muhatap alınan herkes büyür. Bu nedenle, PKK tek muhatap alınınca büyüdü. Oslo sürecinden sonra şehirlerde örgütlenmeye fırsat bulamayan PKK’ye, muhataplık sürecinde, rahat rahat örgütlenme ve silahlanma fırsatı verildi.” dedi.
“Örgütle yapılacak tek müzakere, silahların bırakılması cezaevlerinin boşaltılması konularıdır”
Silah bırakma, silahların gömülmesi, silahlı mücadelenin bittiğinin deklere edilmesi ve mutabakatlara rağmen, PKK’nin rahat durmadığını ve bu çatışmasızlık ortamını fırsat olarak değerlendirdiğini kaydeden Yüksel, PKK’nin tekrar silahlanmaya, silahlı gücünü arttırmaya ve kendi özlemleri içinde halk savaşı gibi Marksist fantezilerini gerçekleştirmek üzere hareket etmeye başladığını söyledi.
Barış sürecinin sadece PKK’ye hizmet ettiğine dikkat çeken Yüksel, “Bu doğrultuda PKK, halk devrimi, halk savaşı, halkın ayaklanması gibi Marksist geçmişten ve Marksist hayallerden gelen fanteziler peşine düştü. Devlet ya da Hükümet, reformları kendi adına yapacaktı. Hiçbir muhatap olmadan, Kürt halkının duygularını, taleplerini kendi reformlarıymış gibi adım atacaktı. PKK istediği için ya da PKK muhatap olduğu için değil, ana dilde eğitime kadar, hatta anayasa değişikliğine kadar bütün bu reformlardaki gelişmeler, herhangi bir örgüt muhatap alınmadan yapılmalıydı. Örgütle yapılacak tek müzakere, silahlı militanların evlerine dönmelerinin sağlanması, silahların bırakılması, cezaevlerinin boşaltılması gibi konulardır. Bunun dışında hiçbir maddenin müzakere edilmemesi gerekir. Bir kere ana problem ve asıl yanlış buradan başladı.” şeklinde konuştu.
“Arap baharı sadece PKK’ye yaradı”
PKK’nin Kürtleri sekülerleştirmek ve İslam’dan koparmak için attığı adımlara da değinen Yüksel, Kürtlerin ümmetten koparılıp karşıt bir konuma getirilerek, İslam karşıtı bir zemin üzerinde İsrail yanlısı bir topluluk haline getirilme çabalarının söz konusu olduğunu dile getirdi.
Arap baharının İslami hareketlere yaramadığına dikkat çeken Yüksel, “Maalesef Arap baharı sadece PKK’ye yaradı. Derken Rojava, sonra da Kobani ve Şengal çıktı. PKK; Rojava, Şengal ve Kobani üzerinden yapılan algı operasyonuyla güçlendi. PKK ve HDP çok başarılı bir algı operasyonu yürüterek, toplumsal ve psikolojik güç kazandı. Ciddi bir anti propaganda ve algı operasyonu ile bunu gerçekleştirdi. PKK batılı bir kısım güçler tarafından açık bir şekilde desteklendi. Özellikle Avrupa’daki PKK diasporası bu konuda etkili oldu. Burada İsrail var, Amerika’daki bir kısım dev şirketler var. Belirli odaklar ve başka mahfiller de var. Bunların önemli bir kısmı bu konuda ittifak etmişlerdir.” ifadelerini kullandı.
“PYD’nin Rojava’yı özgürleştirmesinin bedeli 1 milyon Kürt mülteci”
PYD’nin Rojava’da kantonlar kurup, nüfus boşaltarak egemen olma ve özgürlük getirme iddialarını değerlendiren Yüksel, hürleşme ve özgürleşmenin bedeli olarak 700 bin Suriyeli Kürdün Türkiye’de, 300 bininin ise Irak Kürdistan’ında mülteci konumuna geldiğini vurguladı.
İslam’a karşı tetikçi yapılmaya yönelik çalışmalarla PKK’nin güçlendirildiğini belirten Yüksel, “Örgütü Kürtler üzerinde adeta hâkim hale getirip, Kürtler içerisinde örgüte muhalefet eden bütün herkesin sesini kısmak ve tasfiye etmek gibi bir proje vardır. Bu kapsamda örgüt vasıtasıyla Kürtlerin enerji ve dinamizmini İslam karşıtı bir zemin üzerinden yürütme çabaları vardır. Maalesef çözüm süreci, örgütün elini güçlendirmeye ve silahlanmaya fırsat vermekle beraber, farklı seslerin susturulma politikalarına da zemin hazırladı. Ama buna rağmen Kürt halkı direndi ve direniyor.” diye konuştu.
Kürt halkının 7 Haziran seçimlerinde; örgütün silahlanması, çukurlar kazması ve öz yönetimler kurarak halkı, canından ve malından etmesi için HDP’ye oy vermediğine dikkat çeken Yüksel, “Fakat örgüt 80 milletvekili, 102 belediyeye rağmen silahları bırakmıyor. Tüm bunları göz ardı ederek ve halkın oyunu hiçe sayarak, tekrar silaha sarılıp şehirlerde herkesin huzurunu kaçırıyor.” dedi.
“PKK’nin Ankara’daki devşirmeleri tüm coğrafyayı İsrail lehine felakete sürükleyecek”
Yüksel, “PKK; Yüksekova, Cizre, Dargeçit, Silvan, Silopi ve Lice’den Kürt nüfusu kovarak, sözde özgürleştirme yaptığını iddia ediyor. Burada çok ciddi bir proje söz konusudur. PKK kendine bir hâkimiyet alanı oluştururken aynı zamanda Kürt nüfusunu da arındırılıyor. Bunların tümünün önüne geçilmesi gerekiyor. Bu olayın farkındalığı önemlidir. Dış müdahalenin olabildiğince azaltılabilmesi, Ankara içindeki uzantılarının etkilerinin olabildiğince azaltılması gerekiyor. Aksi takdirde, hem dış etkenler hem PKK hem de Ankara içindeki devşirilmiş uzantıları bütün bir coğrafyayı İsrail lehine felaket sürükleyecek.” uyarılarında bulundu.
“PKK Kürt şehirlerini Kürt nüfusundan arındırıyor”
PKK’nin Kürt halkına, şehirleri ve kırsal kesimleri 90’lı yıllarda zehir ettiğini, bugün yine 90’yıllardaki gibi Kürt halkına şehirleri zehir ettiğini dile getiren Yüksel, PKK eliyle Kürdistan’ın, Kürt nüfustan arındırıldığını ve insanların şehirlerden göçe zorlandığını söyledi.
Sur’da şu an sadece 2 bine yakın insanın kaldığını ifade eden Yüksel, son olarak şunları ifade etti: “PKK Kürt şehirlerini Kürt nüfusundan arındırıyor ve boşaltılmasına neden oluyor. Sonuç olarak PKK eliyle bütün dengeler değişiyor ve kaosa sürükleniyor. Kızıl Khmerler hareketi gibi PKK de nüfus istemiyor. Kızıl Khmerler, 2 milyon insanı vahşice öldürdü. PKK’nin bütün derdi hâkimiyet derdi kurmaktır. 5 milyon Kürt ölmüş, umurunda değil. 5 milyon Kürt’ün kanının hiçbir önemi yoktur PKK için. Aynı Kızıl Khmerler ve Marksist şiddeti esas alan örgütler gibi PKK için de insan hayatının değeri yoktur.”
(M. Sıddık Bilge – İLKHA)