Ak Parti’nin İstanbul’da Oy Kaybetmesinin Nedenleri Üzerine Hazin Bir Öykü…
Ak Parti bu seçimde İstanbul’da yaklaşık yüzde on bir oy kaybetti. Bunu tek bir nedene bağlamak yanlış olur. Elbette oy kaybının çeşitli nedenleri var. Ama! En büyük nedeni, Kürd Seçmenin yaklaşık yarısı bu seçimde Ak Partiye oy vermedi.
Peki neden?
Nedenler muhtelifte olsa, önemli bir nedeni de, Ak Parti teşkilatlarının Kürd’leri sadece doğal seçmenleri görmesiyle ilintilidir. Yani teşkilatlarda Kürd’lere layıkıyla yer verilmemektedir. İstanbul’da milletvekilleri dâhil, teşkilat yapısına ve Aday Profiline baktığımızda bu hemen görmekteyiz. Şimdi size Kıssadan Hisse babında bir olay anlatacağım. Yaşanmış bu olayda yukarıdaki sorunun cevabını da rahatlıkla bulabilirsiniz. İstanbul’da bir ilçe. Ak Parti bu ilçede çok güçlü. Üç dönem aynı kişi ilçede Belediye Başkanlığı yaptı. Aynı şahıs iki dönemdir de parlamentoda milletvekili, aynı zamanda Tayip bey’in de yerel yönetimlerden sorumlu danışmanı. Öte yandan ilçede yaklaşık onbeş yıldır Ak Parti ile çalışan Kürd kökenli bir vatandaş. İki dönem önce milletvekili aday adayı olmuş lakin sıralamaya girememiş bir arkadaşımız. Bununla birlikte Ak Partiye küsmemiş, ailecek o ilçede yaşayan Kürd seçmenini Ak Partiye kanalize etmiş ve bunu İslami hasiyetinde dolayı vazife bilmiş bir Kürd kardeşimiz. Teşkilatta kendisine her hangi bir vazife verilmemiş olmasına karşın cansiperane Ak Partiye hizmet etmekten tereddüt etmemiş dürüst bir iş adamı. 7 Haziran seçiminde herhangi bir vazifeye aday olmayı aklında bile geçirmemiş. İslami hassasiyetinde ötürü Ak Partiye dava adamı statüsünde hizmet etmeyi vazife bilmiş bir Kürd arkadaşımız. Fakat ilçe Teşkilatı yönetiminden bulunan üst düzeyde biri, ısrarla arkadaşımıza, Belediye Meclis üyeliği için aday olmasını salık vermektedir. Fakat bizimkisi tüm ısrarlar rağmen aday olmak istemez. Süre uzatılmış, kendisine tekrardan aday olması için teklif götürülmüş. Lakin arkadaşımız aday olmayacağını nazikçe kedilerine bildirmiştir. Çünkü teşkilatlarda yaşanan bölgecilik/yandaşlık mefhumunu yakinen bilmektedir. Lakin bunu kimseyle paylaşmaz. Başvuru süresine bir gün kala, malum dost yeniden bizim arkadaşı aramış, ben senin adına resen adaylık başvurusu yapacam, seni yönetime liste başı olarak sunacam demiştir. Gerekirse harcıda ben yatıracağım diye vurgulamış. Bunun üzerine arkadaşımız mecburen teklifi kabul etmiş.
Gel gör ki! Listeler açıklanmış, Arkadaşımız bırakın listenin başında yer almayı, listenin sonunda dahi yer bulamamış kendisine. Malum arkadaşımız bu olaya sadece içerlemiş. Dava adamına yakışan vakur tavrını korumuş, nedenini bili sorma gereği duymamıştır. Lakin! Teşkilat içerisinde yer alan birileri, ısrarla onun aday olmasını isteyen arkadaşa, neden? Malum şahsın aday olması konusunda ısrarcı oldunuz ve de kendisine listede yer vermediniz diyerek serzenişte bulunmuşlar. Bu ayıp değil mi! dediklerinde, insanın içini acıtan yanıt karşısında hayret düşmüşlerdir. Suçlu ben değilim siz kimlerin buna sebep olduğunu benden iyi bilirsiniz diyerek, çaresizliğin beyan ederek olayı kapatmaya çalışmıştır.
Olayın faili, Yıllardır ilçe teşkilatına hükmeden Siyaset baronlarından biri. Listeyi göz ucuyla şöyle bir kontrol etmiş ve tarihe geçecek şu veciz ifadeyi “BU LİSTEDE İKİ KÜRD ÇOK, BİRİNİ ÇIKARIN” emir buyurmuştur. Yine aynı Siyaset Baronlarından biri, bir önceki seçimde, yine malum arkadaşımıza… “Senin baban senden daha takvalıdır, sen onun kadar bize çalışmıyorsun” diyebilmiştir. Elbette üç dönem belediye başkanlığı, iki dönem milletvekilliği ve ilçe teşkilatını ailene, çıkarına peşkeş çekeceksin…
Tabi bu Takvaya daha yakın duruyor gibi gözüküyor.
Değimli değerli dostlar...