Nisan 1747 tarihli meşhur General Advertiser gazetesinde; gayri meşru çocuk sahibi olmaktan yargılanan Miss Polly Bakkeri'in, sonrasında İngiltere-Fransa-Amerika'daki birçok gazete tarafından iktibas edilen hatta Rus çariçesine kadar ulaşan meşhur savunması yer aldı. Yeni bir ihtilal kahramanı doğmuştu adeta. Birçok yazar ve düşünür tarafından bu savunmaya güzellemeler yapıldı ancak bir süre sonra bu metnin uydurma olduğu ve Benjamin Franklin tarafından kaleme alındığı öğrenildi. Kutsal kitaptan alıntılandığı söylenen bölümler de kitapta bulunamadı.
Franklin, Mebus Jackson'un zencilerin köleleştirilmesiyle ilgili nutkunu yayınlayan gazeteye; bu nutkun kendisine 100 yıl önce Cezayir divan başkanının Hristiyanların köleleştirilmesiyle ilgili sözlerini hatırlattığını ve Martin'in hatıralarından alıntılayacağı bu nutku göndereceğini yazdı. Oysa araştırmacılar Martin'in Hatıraları'nı bulamadılar.. Topluma yön vermek adına uydurma karakterler üreten Franklin, Amerikan Bağımsızlık Bildirisi'ni hazırlayanlar arasında yer alıyor. Zannediyorum bağımsızlık aşamasında yerli halka yaşatılanlar hakkında bir fikriniz vardır. Franklin, kendi toplum ve yöneticilerinin zencilere bakış açısı ortadayken 100 yıl öncesine atıfta bulunarak hayali karakterler üreterek başka toplumları hedef aldı. Oysa amacının Jackson'u eleştirmek olduğunu söylüyordu.
Hayali divan başkanlı metin, ''Politikada Nükte'' isimli kitabın 61. sayfasında yer alıyor. (Politikada Nükte-Birinci Baskı, 1976)
Kısa bir bölümü;
Afrika Nutku:
''Hristiyanları köle olarak hizmetimizde kullanmaya son verdiğimiz takdirde, bu sıcak iklimde topraklarımızı kimler işleyecek? Şehirlerimizi kimler süpürecek? Ailelerimizin hizmetlerini kimler görecek? O zaman kendi kendimizin köleleri olmaz mıyız? Ve biz Müslüman olduğumuz için de, bu Hristiyanlardan daha fazla Allah'ın sevgili kulları değil miyiz? Halen Cezayir şehri ve civarında 50.000 kölemiz var. Kölelerimizin sayısı yeni yeni partilerle tazelenmezse, gün gelecek elimizde tek köle dahi kalmayacak. Bu insanlar, doğdukları ülkelere döndükleri takdirde, ne gibi güçlüklerle karşılaşacaklarını idrak etmiyorlar mı zannediyorsunuz? Onların kendi ülkelerinde de köle olduklarını unutuyor muyuz?
İspanya, Portekiz, Fransa ve İtalya uyruklarını köle olarak kullanan despotlar tarafından idare edilmiyor mu? İngiltere bile gemicilerini köle olarak kullanıyor. Onların denizcileri bizim kölelerimize verdiğimiz hayattan hiç de iyi olmayan bir hayat içinde, gemilerinde sadece çalışmakla kalmıyor, çarpışıyorlar da. O halde, bizim ellerimize düşmekle onların durumları daha mı kötüleşiyor. Hayır, onlar o zaman sadece bir çeşit köleliği diğeriyle transfer etmiş oluyorlar.
Onları ne yapacağız? Bazıları şöyle diyor: Onları ülkemizin ıssız köşelerine gönderelim, oralarda istedikleri gibi çalışsınlar, toprağı işlesinler, ve hatta kendi öz devirlerini bile kursunlar. Fakat şuasını unutuyoruz; onlar mecbur edillmedikçe çalışmaya hevesli insanlar olmadıkları gibi, iyi ve istikrarlı bir hükümet kuracak zekadan da yoksundurlar. Hem böyle bir hükümet kurabilseler dahi çok geçmeden Arap eşkiyaları onlara saldıracak ve böylelikle kendilerini yeni bir kölelik devrinin içinde bulacaklar.''
Zeynep Bozdaş - Fikir Zemini