Başbakan Ahmet Davutoğlu dün dikkat çekici iki beyanda bulundu.
Birincisi, kimsenin AK Partisiz siyaset tasarımı yapmaması uyarısıydı. İkincisi de cumhurbaşkanlığının siyasi tartışmaların dışında tutulması çağrısı.
Kimse de çıkıp aslında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçim tartışmalarının tam ortasına dalmış olduğunu ve tartışmanın odağına de cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık yetkilerini koymuş olduğunu söylemedi.
***
Siyaset kulisinde konuşulanlara bakacak olursanız iktidar kanadı 20 Eylül’de İstanbul’da yapılan terör eylemlerini protesto mitinginden çok memnun.
“Bu üçlü hiç ayrılmasın” esprisiyle değil belki ama Erdoğan ve Davutoğlu’nun yanı sıra Meclis Başkanı İsmet Yılmaz’ın da katılımıyla yapılan bu mitingleri, terörle mücadele görünümünde seçim kampanyası olarak başka yerlerde de tekrarlama niyeti var.
Ülkeyi 13 yıldır yöneten AK Parti’nin, hâlâ yönetimde olduğu halde kimi protesto ettiğini soran CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kulakları çınlamıştır her halde.
***
Seçimlere şunun şurasında kırk günden az kaldı, ama partiler seçim kampanyalarına hâlâ resmen başlamadı.
Tabii bunda hükümetin Kurban Bayramını iki hafta sonuyla birleştirip 9 gün tatil plan etmesinin de payı var. Dün Davutoğlu’na yakın bir milletvekili bir iş için Başbakanlığa gittiğini ama neredeyse bütün memurların izne ayrılmış olduğu için işin aksadığından yakınıyordu telefonda.
Diğer yandan, belki AK Parti dışında partilerde para da suyunu çekmiş durumda. Kimse Cumhurbaşkanının tarihte ilk defa seçim tekrarı ilan edeceğini hesaplamadığı için bütün bütçeler 7 Haziran seçiminde harcanıp bitmiş durumda.
***
Erdoğan belki de seçim için en çok çalışan kişi. Çünkü AK parti Meclis çoğunluğunu yeniden alamazsa, maazallah koalisyon hükümeti kurulursa, fiilen de olsa başkanlık yetkilerini kullanamayacağının farkında.
O nedenle 1 Kasım’a doğru geçen her gün en fazla Erdoğan için kıymet taşıyor.
Sadece teröre karşı birlik maksadıyla değil, başka fırsatlarla da, mesela yeni muhtarlar toplantılarıyla her fırsatı halka hitap amaçlı değerlendirmek istiyor, o nedenle bu uzun Bayram tatili biraz canını sıkmış olabilir.
***
Başbakan Davutoğlu ise Bayram günlerini daha geniş kitlelere hitap fırsatı olarak kullanmayı tercih etmedi; yakın çevresinde bunun vatandaşta ters etkiye yol açacağına inandığı konuşuluyor.
Onun yerine gidiş-dönüş beş günü bulacak bir gezi için ABD’ye, Nev York’a gitme planı yapmış bulunuyor; Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çalışmaları için.
Aslında tam seçim sürecine denk gelen bu toplantılara Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu’nun katılması yeterli olabilirdi ama danışmanları Başbakanın Türkiye’nin Suriye-mülteciler konusundaki haklılığını daha üst düzeyde aktarmayı doğru bulduğunu aktarıyor.
***
Aslında Davutoğlu, Bayram tatilini çıkınca bir ay kadar kalan seçim sürecinde ne kadar etkili kampanya yapılırsa yapılsın, HDP’nin oyu baraj altına düşmedikçe tek başına iktidar olmanın zor olduğunu biliyor.
Evet, AK Parti genel merkezinde, milletvekili aday belirleme sürecinde yapılan kapsamlı bir saha çalışmasında yüzde 44 alma umudu belirdiği inancıyla, HDP barajı aşsa da tek başına hükümet kurulabileceği yolunda bir inanç var.
Öte yandan sonuçlarını görmediğimiz o araştırmanın dışında, sonuçlarını gördüğümüz diğer araştırmalar (hatta bazıları AK Parti’yi yüzde 40’ın da altında göstermek suretiyle) 1 Kasım’da da 7 Haziran’a benzer bir sonuç çıkacağı iddiasında.
***
Yani ortada iki senaryo var:
1- AK Parti Meclis çoğunluğunu alır, Davutoğlu hükümeti kurar ve üzerinde ülkeyi fiilen başkanlık yetkileriyle yönetmek isteyecek Erdoğan’ın daimi gölgesinin bulunacağı bir başbakanlık dönemine başlar.
2- AK Parti yine birinci gelir, ama yine tek başına hükümet kuramaz. Erdoğan yine Davutoğlu’nu koalisyondan caydırmak istese bile, Türkiye’nin siyasi durumu artık buna izin vermeyeceği için, 7 Haziran sonrası bir ay süren görüşmelerin birikimiyle bir AK Parti-CHP koalisyonu kurulur. Davutoğlu, koalisyon ortağı Kılıçdaroğlu’nun anayasal yetkileri dışına çıkmasını kabul etmeyeceği için üzerine Erdoğan’ın gölgesi olmayacak bir başbakanlık dönemine başlar.
Zor bir durum doğrusu; siz Davutoğlu’nun yerinde olsanız ne yapardınız?
[ Murat Yetkin / Radikal ]